27 Nisan 2024 Cumartesi   

Sadık KAHRAMAN / Gazeteci Yazar / Şehir ve İnsan

SORULACAK ÇOK HESAP VAR!

 

CHP’nin Afyon Belediye Başkan adayı Burcu Köksal, “Seçildiğimde belediyenin kapısı DEM Partililer dışında herkese açık olacak.” şeklindeki açıklamasından sonra, gizli Genel Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan zılgıtı yedi. Ekrem Bey, “Ya kendine başka iş bulacak ya da başka parti bulacak.” diyerek Burcu Hanım’a rest çekerken, partinin görünürde bildiğimiz genel başkanı Özgür Özel ise olaya sonradan müdahil olarak, “Ekrem başkanın açıklaması sert bir hüküm içeriyor. Burcu Köksal’ın da ilk açıklaması kabul edilemez.” dedi ve ne etliye ne sütlüye dokunarak rolünün gereğini yerine getirdi. Parti hakkında sert hükümler içeren açıklamalar yapmak İstanbul’un belediye başkan adayına mı kaldı, diye sormak kimsenin aklına gelmemiş olacak ki, Burcu Hanım hemen kendini açıklayan bir tutum haline girdi, Özgür Bey de olayı tatlıya bağlamış bir edayla meseleden hızla sıyrıldı. Partiden kimin çıkacağına, kimin kendisine başka iş bakacağına elbette belediye başkanı karar vermez, veremez diyemedi. Üstüne üstlük bir de CHP’nin belediye başkan adaylarının şöyle bir taahhütname imzalaması istendi. “Vatandaşlarımızın cinsiyet, etnik köken, dini inanç, siyasi görüş, sosyal sınıf gibi farklılıkları nedeniyle dışlanmasına izin vermeyeceğime söz veriyorum.” Böyle bir söz vermek için Burcu Köksal’ın DEM Partisi’yle ortak yönetimi kabul etmeyeceğini söylemesine gerek var mıydı, orası ayrı tartışma konusu ancak bu hadise, İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu misali partideki ağırlığını iyiden iyiye artırmaya başladığının en son göstergesidir. Bu genel başkancılık oyununa da, geçen yıl bu zamanlar sürdürdüğü cumhurbaşkanı yardımcılığı oyununda olduğu gibi, kendini fena kaptırmış durumda olsa da, hatta büyük ihtimalle, Özgür Özel’in gösterdiği cesareti gösteremeyip Kılıçdaroğlu gibi bir firgürün bile karşısına çıkamadığı için başını taşlara vuruyor olsa da İstanbul’daki seçimi kaybettikten sonra allem edip kallem edip o genel başkanlık koltuğuna bir şekilde oturacak gibi görünüyor. “Geminin kaptanıyım.” sözünü unutmadık zira..
**
İstanbul’daki seçim yarışında polemikten uzak bir propaganda süreci yürütmek Murat Kurum’un işine yarar diyorduk. Ucundan da olsa bulaşması kendisi adına dezavantajlı oldu fakat şu anda rüzgarın hala kendisinden yana olduğunu düşünüyorum. İstanbul’daki yönetim toplumu çok bunaltmış durumda. Toplu taşımadaki artık insanı çıkdırtma noktasına getiren aksaklıklar, Hamidiye’nin HMD haline gelişi gibi asırlık geleneklerdeki değişiklikler, Eyüp Sultan Hazretleri’nin manevi huzurunda açılan sapkınlık dolu sergi gibi milletin kutsallarına yönelik düşüncesizce ve küstahça gerçekleştirilen hamleler, şehrin pek çok noktasındaki ısrarla çözülmeyen temizlik problemi derken çöp kokan İstanbul geri gelmişçesine bir manzaraya uyanıyoruz her gün. Bunların üstüne İmamoğlu’nun genel hali tavrı, cumhurbaşkanının rakibi edasıyla sürekli olarak Erdoğan’ı hedef alan söylemleri, kısaca yerini bilmeden ettiği laflar ve sergilediği tutum da insanları her geçen güm daha çok rahatsız ediyor. Velhasıl İmamoğlu sadece siyaset yapıyor. Halbuki yerel seçimlerde hizmet ve proje bazlı propaganda yürütülür. Bunu yapamıyorsan en azından rakibinle atışır, onunla polemiğe girersin. Cumhurbaşkanı, belediye başkanının muhatabı değildir.  “İstanbul zor bir sınav. Dersine çalışmazsan, bu millet seni sınıfta bırakır.” diyor. Doğru. Öyle ki kendisi aynı sınavdan sınıfta kaldı. Bu beylik laflar ancak ortaya gerçek, somut bir iş koyabileceğin zaman etkili olur. Nitekim Erdoğan’ın senelerdir millet tarafından teveccüh görmesinin sebebi budur. İstanbul’u cumhurbaşkanlığı seçimi bahanesiyle aylarca terk eden bir belediye başkanının bugün rakibini acemi aday diyerek küçümsemesi de yine aynı sebepten dinleyene komik kaçar. Ekrem Bey, AK Parti’nin seçim tekrarındaki ısrar saçmalığıyla siyasette bir figür haline gelebilmiş, muhalif seçmenin hiçbir isteğine de kulak vermeye cesaret edememiş bir isimdir. Onun için hala DEM’den medet ummaya, çıkardıkları adayı görmezden gelip çiçek dağıtmaya devam etmektedir. Eğer anket firmalarına güveni kalan hala varsa, onlara göre Ekrem Bey farkla kazanıyor. Ha yok, 14 Mayıs biraz olsun ibret olduysa, benim öngörüm 1-1.5 puan farkla Kurum’un önde bitireceği bir yarış olacağı yönünde. Fakat bütün bunlar bir yana, hepsi bir tarafa, tüm trajikomik ve saçma sapan polemikleri bir kenara bırakıyorum; benim için bu seçim sürecindeki en gülünç mesele İmamoğlu’nun ısrarla sandık vurgusu yapıp “millet size hesap soracak” imasında bulunması oldu. Üstelik bunu inatla Erdoğan’a hitaben söylüyor. Hesap soracak dediği millet, 10 ay önce kendisinin de adına meydan meydan dolaştığı masayı, hem meclis hem de cumhurbaşkanlığı seçiminde yeterince mahcup edemedi demek ki. Ekrem Bey, Kılıçdaroğlu gibi, biraz daha mahcup olmak istiyor. Temel atmama töreni diye bir saçmalığın fikir babası için bile, yaprakların kendisini alkışladığını tahayyül eden biri için bile, “Ekrem’in üstüne toz bile konmaz.” veya şehir birbirine katılmışken “Tatil bana çok yakışıyor.” diyebilen bir adam için bile bunlar ukalaca sözlerdir. Bakalım, yarın genel başkanlık koltuğuna oturduğunda da, kendisine oğlum diyen “demokrat dede” gibi aynı lakırdılarla mahcup olma yarışına girecek mi, gururlu davranıp geri çekilecek mi, göreceğiz. Ama ondan önce İstanbulluların ondan soracağı hesabı izleyeceğiz.
**
Son olarak hatırlayalım, bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat’ın üzerinden sadece 27 yıl geçti ama sürdürmek istedikleri düzenin hatırlatılmasından, 28 Şubat’ın konuşulmasından rahatsız olanların sayısı çok. Sol cenahın bilinçaltında yatan muhafazakar yaşam ve dindar insan nefreti de 27 yılda hiç dinmedi. Yarın olsa, ellerine güç geçse yeni bir 28 Şubat yaşatmaktan bir dakika geri durmayacakları da açık. Onun için bugün, suçu olmadığı halde yaşlı başlı insanlar hapiste yatıyor, hastalar, yardımsız yemek yiyemiyorlar diyerek darbecileri kast edenlere söylenecek tek söz var: Darbeyle devlete el koymaya kalkan “paşalar”, bir gün girişimlerinin hesabını ödemeyi de göze alıp cezalarını PAŞA PAŞA yatacaklar. Kocadım, hastalandım, yaşlandım deyip mızıkçılık yapmak yok! Hayatı karartılan nice gencin, mesleğinden, eğitiminden olan yüz binlerce insanın vebali üzerlerindeyken, hak ettikleri son şey merhamettir. Ne diyelim, bin yıl sürmedi ama bin yıl konuşulacak. İman ederiz ki, Allahü teala intikam sahibidir. Vesselam.

Tarih: 23 Mart 2024 Cumartesi    Hit: 1049




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol