26 Nisan 2024 Cuma   

Mustafa SÖNMEZ / Araştırmacı / Yazar / İSAR

MEZHEP TUTULMASI...

 

İNSAN Süreyya Sırma’nın Müslümanların Tarihi isimli beş ciltlik eserinin ön sözünde yazdığı -…şimdiye dek İslam Tarihi adı altında yazılmış binlerce kitap hattı zatında İslam Dini’nin değil o dine mensup olanların (müslümanların) tarihidir.- şeklindeki tespitinin ne kadar yerli yerinde olduğunu gördüğümüz tarihi günleri yaşıyoruz.
Komşumuz İran’ın komutanı Kasım Süleymani’nin sömürgeci Amerikan bombalarıyla şehit edilmesi sonrası kepini, şapkasını, kipasını, sarığını, fesini havaya atanların yayıldığı geniş coğrafyayı görünce tarihi rezaletin yanında müslümanların aslında kendilerini daracık bir alana sıkıştırdığına da tanık olmuş oluyoruz. Hem de bunu kendi iradelerini kullanarak, hiçbir baskı altında kalmadıklarını sanarak yapıyor oluşlarına da. Bu aşağılanmaya da asabiyetçilik, kavmiyetçilik, mezhepçilik gibi toplumların içerisine fitne sokmaktan başka hiçbir işe yaramayan saplantılar yüzünden rıza göstererek katlanışlarına da.
Şöyle bir bakalım bizim mahalledekilerden başka kimler sevinmiş olan bitene. Başta Amerika zaten faili. Sonra İsrail, İngiltere. Ya bizim mahalledekiler!... Suudi Yahudistan veya Yahudi Suudistan, Birleşmiş Amerikan Esirleri. Bu yazıyı yazarken yayın organları el Neba’da abonelerine tek kupona cenneti promosyon eden Daeş. Cennetin yolu oradan geçse bile İran’a gitmem diyen evanjelist pastör ve örgütü.
Bosna’da Bosnalılara eğitim, silah ve lojistik destek, Filistin’de Filistinlilere kendi ifadeleriyle ne isterlerse verirken görülen, haklı davalarında başarılı olmaları için elinden geleni esirgemeden canını dişine takarak mücadele eden bir insanı neredeyse şampanya patlatarak uğurlamak hangi vaftiz vaizinin işidir? Müslümanlık iddiasındaki birinin bu vaizlerle kendisi arasında kuracağı bağ ne olabilir? Gelenekçilikleri mi lafızcılıkları mı? Peki ağızlarından hiç düşürmedikleri sevgili peygamberimiz o gelenekleri yıkmak, lafızcıların karşısına bir “şuurlu duruş” koymak için görevlendirilmemiş miydi?
Libya’ya gönderdiğimiz askerlerimize yarın olası bir saldırıda bulunulduğunda, bizdekinden bile büyük yoğunluğu sünni olan ülkede bize ateş edenlere vereceğimiz karşılığa; düşmanın sünni veya lejyoner olup olmadığına bakarak mı karar vereceğiz? Böyle bir durumda herhangi bir komutanımıza Trablusgarp katili, Tobruk canisi, Bingazi canavarı denmesi ne kadar gururumuzu okşar? 15 temmuzda tarihin en büyük ihanet çetesinin ülkemizde giriştiği darbe girişimi başarılı olsaydı doğacak iç savaşın taraflarının sünni olup olmaması ne kadar anlam ifade edecekti?
35 bin mezhepten 75 çeşit kitaptan beslenen batı dünyası 1700 sene önce mezhepçilik denen bu sorunu çözmeye girişmiş. Olmamış bir daha denemiş. Olmamış bir daha… Sonra? Sonra bu sorunu; İslam demeye dilim varmıyor, müslüman coğrafyasına ihraç etmiş. Bir mezhebi İngilizler bir diğerini Amerikalılar paylaşmış . Müslümanlara bombalarından, füzelerinden daha büyük hasarlar vermek için fitne aracı olarak kullanıma hazır hale getirmiş. Biz de şimdi hırsızı komşumuzun evini soydu diye kutluyor hatta kutsuyoruz. Yazık!...

Tarih: 15 Ocak 2020 Çarşamba    Hit: 3845




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol