27 Temmuz 2024 Cumartesi   

Sadık KAHRAMAN / Gazeteci Yazar / Şehir ve İnsan

MADALYONUN İKİ YÜZÜ VE İKİ YİĞİDİN SÖZÜ...

 

Bir aydan fazla zaman geçti. İlk birkaç hafta günlerin sayısını tutuyorduk ama bıraktık. İnsanlığın nabzı atmayı bırakalı tam olarak ne kadar oldu, artık hiçbirimiz bilmiyoruz. Filistin’de, 70 yılı aşkın süredir sistematik bir şekilde İsrail tarafından zulme uğrayan masum insanların çığlıkları bugün daha da gür bir şekilde kulaklarımızda çınlıyor ama bir şey yapamıyoruz.
Kollarına, bacaklarına, öldükten sonra kimlikleri tespit edilebilsin diye isimlerini yazan çocukların, hayatını kaybetmiş insanların bedenleri arasında basın konferansı düzenlemek zorunda kalan doktorların, anestezi olmadan ameliyat edilirken Kur’an-ı Kerim okuyarak sessizce ağlayan, yıkıntılar arasında kalmış kardeşinin veya anne babasının ellerine çaresizce bakakalan küçücük yavruların, sıkışıp kaldığı cenderenin ortasında imanıyla, tevekkülüyle hepimizi utandıran gencecik evlatların gözlerine, kameralar aracılığıyla bile gözlerimizi dikemiyoruz; çünkü adeta bir distopyada kapatılmış gibi, sesimizi çıkarsak da kimseye duyuramıyoruz. Çünkü Batı’nın köpeği olmuş Ortadoğu’nun kukla liderleri, koskoca dünyada yapayalnız yankılanan merhamet çağrımıza biraz olsun ses vermekten bile imtina ediyor. Ancak bu felaket dolu günlerin bile içinde bir hayır var. Öyle ki, nihayet, dünya kamuoyunun önemli bir çoğunluğu, Avrupa ve Amerika’nın; insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlük nutuklarının nasıl bir sahtekarlıktan ibaret olduğunu görmeye başladı.
Türkiye’nin 40 yıl PKK’yla, şimdi aynı zamanda YPG’yle verdiği mücadeleyi terörle mücadele olarak adlandırmakta dahi yıllarca çekimser kalan, devletimizin ve sınırlarımızın bütünlüğünü korumak için teröristlere karşı sürdürdüğümüz onurlu duruşu kara propagandalarla lekelemeye çalışan, kendi kurdukları IŞİD gibi örgütlerle İslamiyet’i ve Müslümanları karalamakla uğraşan, Türkiye’yi tutuklu gazeteci sayısından bahisle basın özgürlüğü üzerinden eleştirip Avrupa Birliği için yeterli göremeyen Batı’nın o çirkin iç yüzü her geçen dakika daha da net bir şekilde gün yüzüne çıkıyor.
Ne hikmetse, Netenyahu’nun açıkça Hristiyanlara da davette bulunmasıyla, Filistin’deki insanlara Müslüman oldukları için işkence edildiği ayyuka çıkmış olmasına rağmen, hiçbir medya organı Yahudileri ve Hristiyanları terörle iltisak üzerinden suçlamıyor.
Ne hikmetse, saldırının başlangıcından beri dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde öldürülen gazeteciler sebebiyle hiç kimse basın özgürlüğünden dem vurmuyor.
Ne hikmetse, öldürülenlerin %70’i kadın ve çocuk olmasına, beyaz bayrak sallayarak göç edenler bombalanmasına rağmen İsrail’in zulmü “terörle mücadele” olarak tanımlanabiliyor. Bu kalleş ve alçak kavim, inanıyoruz ki elbette zelil olacaktır. Dalga dalga, dünyanın her yerinden insanın yüzüne tokat gibi çarparak yayılan Batı’nın öteki ve gerçek yüzü gibi, elbette İsrail’in bu zulmü de payidar olmayacaktır.
*
Dünyanın gözü kulağı Filistin’deyken, CHP kurultayı da gerçekleşti ve nihayet Kemal Kılıçdaroğlu devri bitti. Biz tam vurdumduymaz ve gamsız Kemal Bey’i özleyeceğiz derken, onu aratmayacak muadili de bulundu. Özgür Özel, somurtkan ifadeli bir İmamoğlu ile ortak açıklamasında, uzun uzun Ekrem Bey’i övdü. Hatta söz konusu görüntülerden de belli olacağı üzere CHP’nin, sanki HDP usulü, İmamoğlu-Özel eş başkanlığında ilerleyeceği de belli oldu gibi...
Tabi İstanbul’u çoktan gözden çıkarmış olan İmamoğlu buna ne kadar süre katlanır orası belli olmaz. Özel bu süreci özerkçe yönetip de beklenmedik bir parti içi diktatörlüğe bürünür mü, onu da zaman gösterecek. Bunu, Özgür Bey’in genel başkanlık sonrası ilk açıklaması, bana yıllar öncesinden bir manşeti hatırlattığı için söylüyorum. Malum, Özel, muhabirler aracılığıyla Erdoğan’a seslenerek, CHP’den endişe etmeye devam etmesini, içindeki karabasanı anladığını söyledi. Haliyle ben de 2010’a, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kasketiyle genel başkan seçildiği günün ertesinde çıkan meşhur bir manşete gittim. Aynen şöyle diyordu; “Recep Bey’e artık rahat uyku yok!”
*
Ne diyelim, kimin uyku problemi çektiği belli. Yorum yapmaya lüzum yok. Tek üzücü olan, memleketin iç ve dış meselesi yerine Demirtaş ve Kavala’ya selam vurgusuyla devam eden muhalefet anlayışının devam etmesidir. Terörden bizim kadar çok çekmiş bir milletin ana muhalefet partisinde, hala bu isimlerin zikrediliyor olması utanç vesilesidir. CHP işte bu ve bunun gibi daha yüzlerce sebep yüzünden muhalefette kalmaya mahkumdur.
**
Allah-ü Teala gani gani rahmet eylesin iki yiğidin sözüyle yazımızı noktalayalım. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun “ninnilerle uyutulması gereken çocukların silahlarla susturulduğu bir dünyada SUSMAK alçaklıktır.”
Ve merhum Abdurrahim Karakoç‘un
Devlerde diz üstü çökecek bir gün
Putlarda gözyaşı dökecek bir gün
Kurtuluş yok, amma erken amma geç
Eden ettiğini çekecek bir gün.
Vesselam.

Tarih: 18 Kasım 2023 Cumartesi    Hit: 1000




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol