Obezite,
Dünya Sağlık Örgütü tarafından “vücutta sağlığı bozacak ölçüde anormal veya
aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlanmaktadır. Vücut ağırlığının (kg) boy
uzunluğunun (m) karesine bölünmesi ile hesaplanan “Beden Kütle İndeksi”nin
25’in üzerinde olması fazla kiloluluk, 30’un üzerinde olması ise obezite olarak
değerlendirilmektedir. Fazla kiloluluk ve obezitenin nedenlerinin birçoğu
önlenebilir durumlardır; temel nedeni ise tüketilen ve harcanan kalori
arasındaki dengesizliktir. Fazla kilolu veya obez olmak hipertansiyon,
hiperlipidemi, kalp-damar hastalıkları, inme, tip 2 diyabet, bazı kanser
türleri, kas-eklem hastalıkları ve solunum sistemi hastalıkları gibi pek çok
hastalık için riski arttırır.
Obezite
tüm dünya ile birlikte ülkemizde de hızla artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün
2021 yılındaki raporuna göre 2030 yılına kadar 1 milyar insanın bu hastalıkla
yaşayacağı tahmin edilmekteydi. Dünya Obezite Federasyonu’nun 2023 yılı
raporunda ise 2020’de yaklaşık 1 milyar kişinin (her 7 kişiden 1’i) obeziteyle
yaşadığı; etkin şekilde müdahale edilemezse 2035 yılında dünya genelinde 1,9
milyar kişinin (her 4 kişiden 1’i) obeziteyle yaşayacağı, dünya nüfusunun
yarısının (4 milyar kişi) fazla kilolu veya obez olacağı tahmin edilmektedir.
Aynı rapora göre 2020 yılında her 11 çocuktan 1’inin obez olduğu, 2035 yılına
kadar %100’ün üzerinde bir artışla 400 milyon çocuğun obez olacağı öngörülüyor.
Çocukluk çağı obezitesinin artış hızı daha yüksek olup; obezitenin fiziksel ve
ruhsal sağlığa ek olarak akademik başarıyı da olumsuz etkileyeceği
unutulmamalıdır. Sorun bir salgın hastalık boyutuna ulaşmasına rağmen, neden
olduğu zorlukların anlaşılamaması nedeniyle obezite ile mücadele oldukça
zordur.
Obezite
ile etkin mücadelede için “önlemek” yani obezite ve komplikasyonlarının meydana
gelmemesi için uğraşmak esastır. Bu kapsamda toplum eğitimleri ve farkındalık
çalışmaların devamlılığı önemlidir. Obezite ile mücadele için tüm yıl/yıllar
boyunca çalışmalar devam etmeli, eylemler gerçekleştirilmelidir. “4 Mart Dünya
Obezite Günü” gibi özel günler ise toplumda farkındalık oluşturmak ve konuya
dikkat çekmek için önemli fırsatlardır.
Her
yıl olduğu gibi bu yıl da Bakanlığımız ve 81 İl Sağlık Müdürlüğü, 4 Mart’ta
Dünya Obezite Günü için belirlenen “Sağlıklı Beslen, Egzersiz Yap, Sağlıklı
Kiloda Kal” ve “Haydi, Obezite ve Gençliği/Yaşlılığı/Egzersizi vb. Konuşalım”
temaları çerçevesinde etkinlikler planlanmaktadır.
Ülkemizde
2010 yılında uygulanmaya başlanan “Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat
Programı Yetişkin ve Çocukluk Çağı Obezitesinin Önlenmesi ve Fiziksel Aktivite
Eylem Planı” güncellenerek uygulanmaya devam etmektedir. Ayrıca Bakanlığımızca
uygulanmakta olan “Türkiye Diyabet Programı” ve “Türkiye Aşırı Tuz Tüketiminin
Azaltılması Programı” da sağlıklı beslenme ve obezite ile mücadeleye doğrudan
ve dolaylı katkıları olan programlardır.
Obeziteden
korunma ve obezite ile mücadelede en önemli iki unsur sağlıklı beslenmek ve
fiziksel aktivitenin arttırılmasıdır. Sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenmenin yanı
sıra aktif bir yaşam için arttırılmış fiziksel aktivite düzeyine dayalıdır.
Besin
gruplarında yer alan besinlerden sağlıklı seçim yapılabilmesi için bireyin
sağlık ve hastalık durumu, yaş ve cinsiyeti, fiziksel aktivite ve fizyolojik
durumuna (gebe ve emziklilik) göre; besinlerin yapısal özellikleri, posa, yağ,
tuz ve şeker içerikleri dikkate alınarak seçimler yapılmalıdır.
Sağlıklı
yaşam için yetişkinlikte haftanın en az 5 günü ve günde en az 30 dakika orta
şiddetli veya haftada en az 75 dakika yüksek şiddetli; çocukluk çağında ise
günde en az 60 dakika orta veya yüksek şiddetli fiziksel aktivite yapılmalıdır.
Obezite
de dahil, beslenme ile ilişikli kronik hastalıkların gelişimini önlemek için
sağlıklı beslenme kültürünün edinilmesi önemlidir. Bunun için bazı temel
öneriler şöyle özetlenebilir;
Küçük
yaşlardan itibaren vücut ağırlığı, kan basıncı, kan şekeri düzeyi, kan yağları
ve kemik sağlığını olumlu yönde etkileyecek sağlıklı beslenme alışkanlığı
kazanılmalıdır. Yetişkin bireyler, ilgili kontrollerin yapılması için düzenli
olarak hekime başvurmalıdır.
Beden
kütle indeksinin 20,0-24,9 kg/m2 arasında olması sağlanmalıdır. Tip 2 diyabet,
kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıklara neden olan, karın
bölgesindeki aşırı yağlanma olup; belirli aralıklarla vücut bileşimi
değerlendirilmelidir.
Sağlıklı
bir vücut ağırlığının korunması sürdürülebilir olmalı, sık kilo alıp vermekten
kaçınılmalıdır. Bunun için uygun beslenme düzeni hem besin gereksinimlerini
karşılamalı hem de toplam enerji alımı toplam enerji ihtiyacını geçmemelidir.
Besin
çeşitliliği artırılmalı, her öğün her besin grubunda yer alan besinlerden biri
seçilerek gereksinim kadar tüketmeye özen gösterilmelidir. Günlük beslenmede
mutlaka önerilen miktarlarda su tüketilmelidir.
Toplam
ve doymuş yağ alımı azaltılmalıdır. Tüketilen doymuş yağ miktarı günlük alınan
toplam enerjinin %10’unu aşmamalıdır. Doymuş yağlar tam yağlı süt ve süt
ürünleri ile et ve et ürünlerinde bulunmaktadır. Günlük diyette az yağlı süt ve
süt ürünleri ile et ve et ürünleri tercih edilmeli, yemeklere eklenen doymuş
yağ miktarı azaltılmalıdır.
Yemeklerde,
tereyağı, margarin, kuyruk veya iç yağı gibi doymuş yağlar yerine bitkisel sıvı
yağlar (zeytinyağı, ayçiçek yağı, mısırözü, soya yağı vb.) tercih edilmelidir.
Şeker
alımı azaltılmalı, tüketilen basit şeker miktarı günlük alınan toplam enerjinin
%10’unu geçmemelidir. Eklenmiş şeker içeren pastane ürünleri, hamur işleri,
tatlı, çikolata ve hazır paketli ürünlerin tüketimi azaltılmalıdır. Şeker
eklenmiş içeceklerden de sakınılmalı, meyve suyu yerine meyve tüketilmelidir.
Hazır paketli meyve suyu kullanılacak ise eklenmiş şeker içermeyen, %100 meyve
suları tercih edilmelidir.
Glisemik
indeksi (karbonhidratların kan şekeri düzeyine olan etkisi) yüksek olan
besinler daha düşük glisemik indeksli alternatifleri ile değiştirilmelidir.
Örneğin, beyaz ekmek, pirinç pilavı, beyaz un yerine esmer ekmek, bulgur pilavı
ve esmer un tercih edilmelidir.
Sebze,
meyve, tam tahıl, kuru baklagil ve yağlı tohum tüketimiyle posa alımı arttırılmalıdır.
Sebze
ve meyvelerin mevsiminde tüketilmeli ve günde en az 400 g sebze ve meyve
tüketilmelidir. Ana yemeklerde sebzelere yer verilmeli, ara öğünlerde ise
meyveler yer almalıdır. Sebze ve meyve tüketiminde çeşitlilik sağlanması da
önemlidir.
Aşırı
protein tüketiminden kaçınılmalıdır. Yüksek proteinli beslenmenin idrarla
kalsiyum atımını artırarak osteoporoz gelişimini tetiklediği bilinmelidir.
Haftada
en az iki kez (300-500 g) balık tüketmeye özen gösterilmelidir.
Her
gün 2-3 su bardağı süt ve/veya yoğurt tüketilmelidir.
Hazır
paketli ürün tüketimi sınırlandırılmalıdır. Bu ürünlerden daha sağlıklı
olanların seçilebilmesi için gıdaların ambalajı üzerinde yer alan besin
etiketleri değerlendirilmeli, yağ ve şeker içeriği düşük olanlar tercih edilmelidir.
Uygun
pişirme yöntemleri kullanılarak yemeklere eklenen yağ miktarı azaltılmalıdır.
Örneğin besinleri kızartmak yerine haşlama, buharda, ızgarada, fırında veya
mikrodalga fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
Tuz,
tuzlanmış ve tuz içeriği yüksek besinlerin (turşu, salamura besinler, zeytin
vb.) tüketimi azaltılmalı, yemeğin tadına bakmadan tuz ilavesi yapılmamalıdır.
Kullanılan tuzun iyotlu tuz olmasına dikkat edilmelidir.
Sıvı
tüketimi artırılmalı; günde en az 8-10 su bardağı (2,5-3 litre) su
tüketilmelidir. Vücut ağırlığına göre günlük 35 ml/kg sıvı tüketilmelidir. Hava
sıcaklığının fazla olması, ateş, diyare ve kusma gibi durumlarda günlük sıvı
alımı arttırılmalıdır. Kafein içeren içecekler, günlük alınması gereken sıvı
hesabına dahil edilmemelidir.
Kafein
içeren kahve türleri ve gazlı/gazsız içeceklerin ve enerji içeceklerinin
tüketimi sınırlandırılmalıdır. Sağlıklı yetişkinler için günlük 100-300 mg
kafein alınabilir; ancak bu miktarlar hipertansiyon ve kalp ritim bozukluğu
olan kişiler için uygun olmayabilir.
Düzenli
yemek yeme alışkanlığı edinilmeli ve geç saatte yemek yemekten kaçınılmalıdır. Ev
dışında yemek yeme sıklığı azaltılmalı, yendiği zaman az yağlı yemekler tercih
edilmelidir.
Fiziksel
aktivite artırılmalı, yemekten 2-3 saat sonra egzersiz yapma alışkanlığı
kazanılmalıdır. Her gün en az 5.000 adım yürüyüş yapılmalı, zamanla adım sayısı
10.000 adıma çıkarılmalıdır.
Obezitenin
Tedavisi Nasıl Yapılır, Nerelere Başvurulur?
Obezite,
tedavi edilmediği takdirde yan etkileri ile yaşam süresini kısaltan, yaşam
kalitesini bozan bir hastalıktır. Tedavisinde ise tıbbi beslenme (diyet),
egzersiz, davranış değişikliği, ilaç ve cerrahi tedavi yöntemleri
uygulanabilir.
Diyetisyenlerce
yapılacak değerlendirme sonucu bireyin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite
düzeyine, fizyolojik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına uygun, yeterli ve
dengeli beslenmeyi sağlayacak bir plan yapılması, diyet tedavisini
oluşturmaktadır. Başarılı obezite tedavisi için hızlı ve hatalı kilo verme
yöntemlerinden uzak durulmalıdır. Obezite tedavisinin başarılı bir şekilde
yürütülmesi için; “diyet, egzersiz ve davranış değişikliğini” içeren üçlü
tedavi programı; hekim, diyetisyen, fizyoterapist, egzersiz uzmanı ve ihtiyaç
halinde psikiyatrist ve psikolog gibi meslek gruplarından oluşan bir ekip
tarafından uygulanmalıdır.
Fazla
kilolu ve obez bireyler, beslenme ile ilgili konularda doğru bilgi edinmek ve
diyet tedavisi almak için İlçe Sağlık Müdürlükleri, Toplum Sağlığı Merkezleri
ve Sağlıklı Hayat Merkezlerinde verilen beslenme/obezite danışmanlığı
hizmetinden yararlanabilir.