Yıllardır değişmeyen lezzet: Köfteci Mehmet Usta
• Bayrampaşa’nın en bilinen
restoranlarından biri olan Köfteci Mehmet Usta’nın sahibi Yılmaz Ünal’la kendi
başarı hikâyesinin yanı sıra yiyecek-içecek sektörünün durumunu, koronavirüs
pandemisinin etkilerini ve gelecekten beklentilerini konuştuk.
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Aslen Şanlıurfa, Siverekliyiz. Ben,
İstanbul’da 1976 yılında sekiz çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya
gözlerimi açmışım. Çocukluğum Bayrampaşa’da geçti. Liseyi bitirince babama,
yani meşhur Köfteci Mehmet Usta’ya yardım ederek uzun yıllar sürecek olan iş
hayatıma ilk adımı atmış oldum. Babamla birlikte seyyar bir köfte arabasında
başlayan yolculuğumuzu bugün restoran hizmeti vererek sürdürüyoruz. Hâlihazırda
üç ağabeyimle birlikte restoranımızın işletmesini yürütüyoruz. Evliyim ve
Hüseyin Can ile Gökçe Berra adında dünya tatlısı iki çocuğum var.
Köfteci Mehmet Usta, seyyar köftecilikten
bugünlere gelmeyi nasıl başardı?
Babam 1970 yılında Siverek’ten ayrılarak
İstanbul’a geliyor ve yiyecek-içecek sektöründe muhtelif yerlerde çalıştıktan
sonra artık kendi işini yapmaya karar veriyor. Bu amaçla bir seyyar araba
alıyor ve bugün restoranımızın da bulunduğu Yıldırım Mahallesi Şehit Kamil
Balkan Caddesi’nde köfte satmaya başlıyor. Kar-kış, yağmur-çamur demeden
yıllarca her gün seyyar köfte tezgâhını kuruyor ve mahalle sakinleri tarafından
kısa sürede tanınıp, seviliyor. Burada şunu söylemem gerekir: Babamın zorluklar
karşısındaki kararlılığı ve işine olan bağlılığı benim yaşam ve çalışma
felsefemin oluşumunda önemli ölçüde etkili olmuştur.
Uzun süre böyle devam ettikten sonra gerek
şartların zorlaması, gerekse artan talebi karşılayabilmek için 30 m2 bir dükkân
kiralayarak işimizi orada devam ettirdik. Bir müddet sonra burası da ihtiyacı
karşılamaz olunca 110 m2 alana sahip başka bir dükkân kiraladık. Bilahare bugün
faaliyet gösterdiğimiz yere taşındık. Zamanla buradaki alanımızı da
genişleterek işletmemizi bugünkü haline getirmeyi başardık. Tabiatıyla,
yalnızca fiziksel olarak mekânı büyütmekle yetinmiyor, işimizin niteliğini ve
kalitesini de artırma yönünde hamleler yapıyorduk. Köftenin yanı sıra diğer
ızgara çeşitlerine yönelmemizi, sulu yemek yapmaya başlamamızı, ayrı bir
imalathane kurmamızı, yaygınlaşmadan çok önceleri motorlu kuryelerle
siparişleri teslim etmemizi bu hamlelere örnek olarak sayabilirim.
Aynı yerde uzun süredir restoran
işletiyorsunuz. Bu süreçte açılan ve kısa zamanda kapanan pek çok işyeri
varken, sizin güçlenerek faaliyete devam edebilmenizin sırrı nedir?
Her şeyden önce biz bu işi, yalnızca kâr
elde etmek için değil, sevdiğimiz ve uzmanlık alanımız olduğu için yapıyoruz.
Başından beri bildiğimiz ve iyi yaptığımıza inandığımız bu işte haliyle
eğilimleri, fırsatları, değişimleri yakından takip ediyor ve rotamızı buna göre
belirliyoruz. Süreçte doğru kararlar verebilmişsek bunu işimize karşı aktif
ilgimize ve yeri geldiğinde sorumluluk almak konusundaki cesaretimize borçlu
olduğumuzu düşünüyorum.
Öte yandan, yiyecek-içecek sektörüyle az da
olsa alâkası olan hemen herkes bu mesleğin sevilmeden yapılamayacağında
hemfikirdir. Sabah erken saatlerde başlayan, akşam geç vakitlere kadar devam
eden; haftanın her günü hız kesmeden süren; tedarik, pişirme, hazırlama, sunum,
servis, müşteri ilişkileri ve insan kaynakları yönetimi gibi bölümlerden oluşan
büyük ve yorucu bir operasyondan bahsediyoruz. Zaman oluyor kendinize veya
ailenize ayırdığınız zamandan feragat etmek durumunda kalıyorsunuz. Gün geliyor
mutfağa girip hazırlıklara yardım ediyorsunuz veya garsonların
yetişemediklerini görünce masalara servis yapıyorsunuz. Yaptığımız işi bu
şekilde bir bütün olarak ele almadan yalnızca bir kazanç kapısı olarak
görenlerin kısa süre sahneden ayrılmaları şaşırtıcı değil.
Hizmet sektöründe faaliyet gösteren bir
işletme olarak, yıllara yayılan değişim ve dönüşüm sürecinizde müşterilerinizle
olan ilişkinizin nasıl şekillendiğini anlatabilir misiniz?
İşimizin merkezinde müşterilerimizin olduğu
için bir işletmenin başarısı ve devamlılığı müşterilerinin memnuniyetiyle doğru
orantılıdır. Onların lezzetli bir yemeği keyifle yemelerini ve tekrar gelmek
isteyecekleri bir ortamda huzurlu şekilde vakit geçirmelerini sağlamak bizim
öncelikli hedefimiz. Müşteriye yaşatılan her orijinal deneyimin, bu yemekten
alınan lezzet olabileceği gibi, sunulan hizmetten de kaynaklanabilir, bize artı
değer olarak döndüğünün farkındayız. Müşterinin aracını park edeceği yerden,
karşılanmasına, yiyeceği yemeğin kalitesinden, sunumuna ve servise kadar her
konuda onunla güçlü bir empati kurmak önemli. Daha restorana girer girmez hoş
bir şekilde karşılanmayan birisine dünyanın en iyi yemeğini dahi sunsanız artık
iş işten geçmiş olabilir. Genel çerçevede asgari beklentileri karşıladıktan
sonra birkaç konuda müşterilerimizi şaşırtacak ölçüde memnun edecek işler
yapabilmek amacındayız.
Burada şunu da belirtmek gerekiyor sanırım.
Müşterilerimizin görüş ve önerileri durumumuzu değerlendirmemiz ve yönümüzü
belirlememiz konusunda referans teşkil etse de yaptığımız işin bir de uzmanlık
tarafı var. Biz bu tarafa mümkün olduğunca müdahale edilmemesi gerektiğine
inanıyoruz. Söylenen her sözü dikkate alıp, buna göre hareket eden bir
işletmenin hedefine ulaşması düşünülemez. Biz etraftan malzemeleri dikkatle
toplayan ama onları kendi uzmanlığı ve maharetiyle işleyen bir sanatkâr gibi
davranmamız gerektiğine inanıyoruz, böyle de olmaya gayret ediyoruz. Aksi halde
bugün Köfteci Mehmet Usta diye bir markadan söz ediyor olmazdık zaten.
Bir işletmede, özellikle bir restoranda
belki de en “baş ağrıtan” konulardan biri çalışanlarla ilişkiler olsa gerek.
Siz işletmenizde bu konuda nasıl bir yöntem takip ediyorsunuz?
Mutlu olmayan bir çalışandan iyi performans
bekleyen yönetici hayal kırıklığına uğrar. Biz çalışanlarımızın hayatlarının
büyük bölümünü geçirdikleri işyeri ortamını huzurlu hale getirmeye çalışıyoruz.
Bunun için her şeyden önce onlara önemli olduklarını hissettiriyoruz. Bugün
geldiğimiz noktaya ulaşmamızda onların etkisinin her şeyden fazla olduğunu her
fırsatta anlatıyoruz. Burayı başkasına ait bir işyeri, kendilerini de yalnızca
ücret karşılığında çalışan işçiler olarak görmemelerini, aksine burada
evlerinde hissetmelerini ve kendi işlerinde çalışıyor gibi özveri
göstermelerini istiyoruz.
İşyerinde anlayış, hoşgörü ve yardımlaşma
ortamını oluşturup, sürdürmek için tüm çalışanlarınıza eşit davranmanız, ön
alıcı bir yaklaşımla sorunlar henüz ortaya çıkmadan harekete geçebilmeniz,
yaşanan olaylarda da adil bir tutum takınmanız ve güven duygusunun
zedelenmesine izin vermemeniz gerekiyor. Öte yandan, birçok işletme sahibi
çalışanların işe yeterince sahip çıkmadığından şikâyet eder. Biz böyle yapmak
yerine, çalıştırdığımız insanlara sorumluluk vererek onların hem işletmemize
olan aidiyetini güçlendiriyoruz, hem de azami verimlilikle çalışmalarını
sağlıyoruz. Çalışanlarımızın kendi sorumluluk alanlarında özgürce hareket edip
sorumluluk alabilen, yeri geldiğinde inisiyatif kullanabilen, dolayısıyla
‘sorun üretmeyen, sorun çözen’ bireyler olduğunu gururla söyleyebilirim. Bu
itibarla, çalışan hareketliliğinin görece yüksek olduğu bir sektörde faaliyet
göstermemize rağmen birçok çalışanımızla uzun yıllardır birlikte çalışıyor
olabilmemizi de kendi adımıza kayda değer bir kazanım olarak değerlendiriyoruz.
Ciddi büyüklükte bir operasyonun
gerçekleştirildiği, onlarca insanın çalıştığı ve her gün yüzlerce insanın
ziyaret ettiği bir işletmede uzun süredir yöneticilik yapan biri olarak bu
yükün altından nasıl kalkıyorsunuz?
Esasen bir işletmenin sahibi veya
yöneticisinin başarısının en önemli göstergesinin yetki devrini yapabilme
kabiliyetinde saklı olduğunu düşünüyorum. ‘Allame-i cihan’ da olsa bir kişinin
her şeyi bilmesi mümkün değildir. Yalnızca kendi aklına güvenenlerin bir
aşamada takılıp kalması kaçınılmaz. Bu nedenle istişareyle karar almaya çok
önem veririm. Birlikte çalıştığınız insanları dinlemeniz onların fikirlerine
önem verdiğinizi gösterir ve düşüncelerinin önemsendiğini hisseden çalışanların
işlerine ve işyerlerine olan bağlılıkları artar. Bir işyerinde tüm işlerin
yalnızca bir kişinin onay ve kontrolüne tabi olmasının ‘şişe ağzı’ etkisiyle
işleri ciddi bir yavaşlamaya uğratacağı açıktır. Tek kişiye bağlı işletmeler
maalesef büyük ölçüde bu kişilerin işin başından ayrılmasıyla ortadan
kaybolmaya mahkûm oluyor. Bunu engellemek için bahsettiğim gibi yetki devri,
istişare ve etkili kontrol sacayaklarına dayanan bir yönetim anlayışıyla
hareket etmeye gayret ediyoruz.
Tüm dünyayı olduğu gibi sizleri de son
derece olumsuz etkileyen koronavirüs pandemi sürecini nasıl geçirdiniz?
Gerçekten hepimiz için ciddi bir meydan
okuma oldu pandemi süreci. Belki bazıları için daha kalıcı ve olumsuz sonuçlar
ortaya çıkarmış olsa da ben önceden hazır olabilmek ve iyi değerlendirilmek
koşullarıyla kriz durumlarının önemli fırsatlar sunduğuna inanıyorum. Pandemiden kaynaklı yasaklar nedeniyle
işletmemizi kapatmak zorunda kaldığımız bu dönemde bir yandan operasyonel sürekliliğimize
yönelik tehditleri gidermeye gayret ederken, bir taraftan da daima ileriye
baktım ve ‘Ne ders çıkarmalıyım ve bundan sonra nasıl hareket etmeliyim?’
sorusunu kendime sorup durdum. Öncelikle şunu anladık ki rüzgâr her zaman
arkanızdan esecek değil. Bu nedenle özellikle işletme sahibi olan insanlar
ihtiyatlı ve basiretli davranmanın önemini bir kere daha ve maalesef acı bir
şekilde anlamış oldular. Benzeri neredeyse bir asır önce yaşanmış bir olayla
karşılaşmak bizi tabiri caizse ‘toz pembe rüyalarımız’dan uyandırdı. Günü
kurtarmaktan öte stratejik hareket edenlerin, alternatif planları olanların,
imkânlarının çok ötesinde büyümeye çalışmayanların kriz durumlarını daha kolay
atlatabildiğini ve sonrasındaki süreçte hızla toparlanabildiğini görüyoruz.
Diğer yandan, Köfteci Mehmet Usta olarak
biz bu pandemi sürecini fırsat olarak değerlendirerek, uzunca zamandır
planladığımız kapsamlı bir restorasyon çalışmasına giriştik. Bu kapsamda,
restoranın iç mekânını yeniden düzenledik, havalandırma sistemini değiştirdik,
tuvaletleri baştan aşağıya yeniledik, yeni eşya ve malzemeler aldık. Böylece
müşterilerimizin yemeklerini yiyebilecekleri daha ferah ve nezih bir ortam
oluştururken, restoranımızın görselliğini de iyileştirmiş olduk. Ayrıca,
çalışamadığımız bu süreci, ileride yapmak istediğimiz işlerin fikri altyapısını
oluşturduğumuz, zihni hazırlıklarımızı tamamladığımız verimli bir düşünme
dönemi olarak değerlendirmeye çalıştık.
Peki, Covid-19 konusunda işletmenizde ne
gibi önlemler aldınız?
Biz pandemi öncesinde de hijyen ve temizlik
konusunda iddialı bir işletmeydik. Hal böyle olunca yeni duruma uyum sağlamakta
zorlanmadık. Öncelikle çalışanlarımızı düzenli olarak bilgilendirmekle işe
başladık. Onlara durumun ciddiyetini her vesileyle anlattık, anlatmakla
yetinmeyip uygulamayı yakından takip ettik. Tüm çalışanlarımıza hijyen eğitimi
ve eğitim sonunda hijyen belgelerini aldırdık. Maske, dezenfektan, eldiven gibi
tüm koruyucu malzemeleri hızlıca ve bolca edinerek kullanmalarını sağladık.
Ayrıca, sabah mesaiye gelen çalışanlarımızın ateşlerini ölçerek kontrollerini
sağlıyoruz. Kendini iyi hissetmeyen olursa vakit kaybetmeden hastaneye gönderip
testini yaptırıyor ve gerektiği kadar istirahat etmesine imkân tanıyoruz.
Öte yandan, restoranımızdaki tüm masalara
el dezenfektanı yerleştirdik. Profesyonel ekipler tarafından düzenli olarak
genel ilaçlama/dezenfeksiyon işlemleri yürütülüyor. Yine girişe
temizleyici/koruyucu paspaslar yerleştirdik. Tuvaletler kısa aralıklarla iyice
temizleniyor. Her akşam restoranımız ve imalathanemiz baştan aşağı yıkanıp temizleniyor.
Masalarda tek kullanımlık tuz, şeker ve baharatlar tercih ediyoruz. En çok el
değme ihtimali olan ekmeği artık poşetli şekilde temin ediyor ve servis
ediyoruz. Gerek benmari tezgâhında görevli personelimiz, gerekse garson
arkadaşlarımız maskelerini ve eldivenlerini sürekli kullanıyor ve birkaç saatte
bir değiştiriyorlar. Restoranımız büyük bir alana kurulu olduğu için oturma
düzenini uzmanların önerilerine uygun şekilde yeniden düzenleyerek,
müşterilerimizin gönül rahatlığıyla yemeklerini yiyebilecekleri bir ortam
oluşturduk.
Tedarik zincirinin kalitesi ve hijyeni
konusuna da önem veriyoruz. Kullandığımız etleri işinde saygın firmalardan
temin ediyor ve muhakkak veteriner hekim raporlarını talep ediyoruz. Bazen bu
raporları sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla müşterilerimizle paylaşıyoruz.
Sebze ve meyveleri neredeyse tek tek kontrol ederek alıyoruz. Yine diğer
malzemelerin kaliteli ve güvenilir olmasına azami özen gösteriyoruz. Özellikle
pandemi döneminde sıklaşan resmi kurumların denetimlerinden de her seferinde
yüz akıyla çıkabilmemiz aldığımız tedbirlerin doğru ve yerinde olduğuna işaret
ediyor olsa gerek.
Biraz da gelecekten konuşalım… Plan ve
projelerinizi kısaca anlatır mısınız?
Her şeyin çok hızlı değiştiği bir zamanda
yaşıyoruz. Bu değişime ayak uyduramayan işletmelerin bırakın büyümeyi, ayakta
kalması bile zor. Hal böyle olunca sürekli bir devinim halinde olmanız,
yenilikleri, sektörünüzdeki eğilimleri yakından takip etmeniz gerekiyor. Biz
her zaman işimizi en iyi şekilde yapmaya gayret ediyoruz. Ancak artık
yaptığınız işin insanlara duyurulmasının en az işin kalitesi kadar önemli
olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Burada sosyal medyanın rolü ön plana çıkıyor.
Yakın vadede hedefimiz, işimizdeki başarımızı sosyal medyada gösterebilmek.
Bunun için uzmanlarla çalışıp, farklı mecralarda görünürlüğümüzü ve
bilinirliğimizi artırmayı amaçlıyoruz.
Vedat Milör’ün, ‘Keşke şu lezzetler daha herkesin
ulaşabileceği bir yerde ve satın alabileceği bir seviyede olsaydı, herkes
erişebilseydi’ şeklinde bir temennisi vardır.
İşte Köfteci Mehmet Usta olarak kaliteli ve lezzetli yemeği ulaşılabilir
kılmak için elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz.
Taklit eden değil, taklit edilen ve örnek
alınan bir müessese olmak mesele. İşimize kendimizden bir şeyler katma derdinde
olduk hep. Ne yapıyorsak ‘bizcesi’ni yapıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan
sonra da özgün lezzetlerin ve orijinal uygulamaların adresi olmaya devam etmek
istiyoruz, bu yönde tüm enerjimizle çalışmaya devam edeceğiz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Benimle bu röportajı yaptığınız için
teşekkür ederim. . Kapımız misafirlerimize her zaman açık. Bu vesileyle,
Köfteci Mehmet Usta’nın bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese, bilhassa
değerli fikir ve tavsiyelerini bizden hiç esirgemeyen başta Bayrampaşa Belediye
Başkanımız Sayın Atila Aydıner’e ve Sayın Belediye Başkan Yardımcılarımıza
şükranlarımı sunmak isterim.