Oyunculuk; sanatın daha doğrusu antik Yunan’daki tiyatronun keşfi ile hayatımıza girdiği sanılsa da aslında her bireyin son zamanlarda ustalıkla icra ettiği bir meslek.
Tiyatro sahnesinde sergilenen oyunculukların sinema ve televizyona evrilememesi ise garip bir muamma.
Hocalarımızın bize sahne üzerinde büyük oynamamız üzerine verdiği dersler bizlere ekran karşısında dezavantaj olarak dönmekte. Tiyatro salonun da en arkada ki yaşlı teyzemizin mimiklerimizi görebilmesi için abartılı oyuncuklarımız televizyon ya da sinema da hiçbir işe yaramıyor. Hatta bizi kameralara karşı oynarken eksiye düşürüyor. En ufak bir şaşkınlık veya kızgınlık mimiğini abartılı olarak veren biz tiyatro oyuncuları senaryolarda hazırlanan karakterleri yansıtmakta zorluk çekmekteyiz.
Çok eskilerden günümüze gelen bir klişe vardır. Tiyatrocular her yerde oynar, sinemacılar bazı yerlerde, dizi oyuncuları sadece dizi filmlerde oynar. İşte bu görüşe tamamen karşı olarak şunu savunmaktayım. Tiyatro oyuncularında çıktıkları sahnede oyunun akışı ile bir duygu devamlılığı olmakta. Dolayısı ile duygudan duyguya geçişte oyun esnasında ki gelişmeler kendilerine yardımcı olmakta. Oyuncu sahnede geçirdiği iki saat içinde tüm olayları sırası ile yaşamakta. Ancak televizyon dizileri veya sinema filmlerinde böyle bir devamlılık söz konusu değil. Filmler ve diziler senaryodaki sıralamaya göre çekilmez oyuncunun mekan’ın prodüksiyon’un takvimine göre sahneler karışık ve iç içe çekilir. Örneğin; Esas oğlan bir partide eğlenirken babası kalp krizi sonucu ölür, eve geldiğinde bu durumu gören genç adam ertesi gün çok sevdiği babasını gözyaşları içinde toprağa verir. İşte bu sıralama çoğu setlerde karışık çekilir.
Önce cenazenin defin anı çekilir sonra parti gecesi ve en son babasının ölüm haberini aldığı an kayda alınır. İşte burada da iyi bir oyuncunun duygu devamlılığı ortaya çıkar. Bu matematiği işine aktarabilen çok az oyuncu olsa da yeni nesil oyuncular bu akışa daha uyumlu olarak yetişiyor ve yetiştiriliyorlar.
Tamamen gözlerle oynanan kamera oyunculuğu ve temeli mimiklere jestlere dayanan tiyatro oyunculuğunu bir biri ile kıyaslamak ise ya mesleğin ukalalığından yada bu mesleği hiç anlamamakla alakalı bir durum
Tiyatro oyuncuları sahnede verebildiklerini vermeli, kamera oyuncuları ise mesleklerini ilerletmelidirler. Kamera karşısında başarılı olan tiyatro oyuncularımız elbette var ama çoğunluk bu eğitimi alan oyuncular. Sahnenin tozuna hayran ve aşık biri olarak Tiyatro benim vazgeçilmezim ama sırf bu yüzden kamera karşısında emek veren meslektaşlarımızı küçümsemek gerçeği çarptırmaktan başka bir şey değil.
İşini hakkaniyetli şekilde yapan tüm oyunculara saygılarımla…
Sanatla kalın...
***
Çocukları Tiyatroya Götürmenin Faydaları
Yapabileceğiniz en eğlenceli ve eğitici aktivitelerden bir tanesi, çocuğunuzu tiyatroya götürmektir. Bu, kendini ifade etmeyi, yaratıcılığı ve ekip çalışmasını güçlendiren bir kültürel aktivitedir. Çocuğunuz bu değerleri kendi hayatlarında da benimser. Çocuğunuzu tiyatroya götürmek, onunla yapabileceğiniz en iyi aktivitelerden bir tanesidir. Tiyatro, özellikle de genç izleyicilerin katılımını teşvik eden yaratıcı bir penceredir. Perde aralandığında, bu sanat izleyicilere duyguları, değerleri ve hisleri ulaştırır.