02 Mayıs 2024 Perşembe   

GALA KOKOREÇ

GALA KOKOREÇ
 

Öğlen akşam demeden önünde büyüklü küçüklü kuyruklar gördüğümüz bu mekan Bayrampaşa’nın en popüler, en başarılı kokoreççilerinden biridir.
Ömrü hayatında kokoreç yemeyen, ismini duyunca yüzünü buruşturan ama şu fani dünyada denemediği bir şey kalmasın isteyen varsa buraya gelsin. Hem temizliğinden hem de lezzetinden kendini güvende hissedecektir.
Kokoreçlerinizi ister içeride masada isterseniz de ayak üstü laflarken yiyebilirsiniz. Yanına ayran ve bir porsiyon midye dolmada söylediniz mi o zaman masanız dört dörtlük demektir.


Milletçe sakatatı çok severiz. En yaygın ve en sevdiğimiz sakatatlardan biri de kokoreçtir. Ülkemizde oldukça yaygın olan kokoreçin nerede yenmesi gerektiği her zaman tartışma konusu olmuştur. Türkiye’de en iyi kokoreçi bulmak kolay sayılmaz. Zira o her yerden yenmez. Yapısı itibariyle ‘hijyenik’ olmalıdır.  Kokoreçi hiç yemeyenlerin, yedikten sonra müptelası olduğuna çok şahit olmuşuzdur. Tüm sakatat ürünleri içinde en lezzetlisidir. 
30 yıl önce seyyar tezgahta başlayan ve bugün Türkiye ve dış ülkelerde 50 şubesiyle damaklarda lezzet bırakan Gala Kokoreç’in kuruluşu ve bugünlere gelişinin öyküsü firmanın kurucularından Fahrettin Orhan, Paşavizyon okurları için anlattı. 

12 YAŞINDA KOKOREÇİ KEŞFETTİM
10 yaşında okulu bırakarak önce Adana’ya daha sonra da İstanbul’a geldiğini belirten Fahrettin Orhan, “12 yaşında eski Topkapı Otogarı’nda su ve sigara satmaya başladım. O yaşta yediğim ve keşfettiğim kokoreçin tadı damağımda kalmıştı. Kokoreç ile ilgili bir bilgim yoktu ama bende bir merak oluştu. Daha sonra ben lezzetinden keyif aldığım kokoreçi el arabasında seyyar olarak Mahmutpaşa ve Sirkeci’de satmaya başladım. İlk zamanlar çok önemliydi, çünkü millet kokoreçi beğenecek ki, talep olacak ki sana bir özgüven gelsin. Günde 5 şiş kokoreç satarken, ertesi gün baktım ki bu sayı 6 şişe çıkmış. Millet takdir edip, talep artınca ‘bu ufak seyyar el arabası müşteriye layık değil. Daha iyi daha güzel bir şekilde sunmalıyım dedim. O yıllar sıfır bir ufak bir minibüs aldım. Hiç unutmuyorum, bir arife günüydü. Ertesi gün bayram. O minibüsle turistik yer olan Laleli’ye çıktım. Örneğin 100 ekmek kokoreç satarken baktım ki bu sayı 200 ekmeğe çıktı. Minibüsün önünde kuyruk oluşuyordu. Turistler çok ilgi duyuyordu. Minibüsle fotoğraf çektirenler bile vardı. Daha sonra bu işi kurumsallaşması ve dükkana geçmemiz gerektiğine inandım” diye konuştu.

GALA, ‘SÜT’ ANLAMINA GELİYOR
Gala kelimesinin aslında karşılığının ‘süt’ demek olduğunu belirten Fahrettin Orhan, “Gala Kokoreç ise süt kokoreç anlamında. Polonya Pazarı’nın orada ilk dükkanımızı açtık. O zamanlar en küçük kardeşim Remzi minibüsümüzle Gedikpaşa’ya çıkıyordu. Teyzemizin oğlu Ali arabaya bakıyordu. Seyyar arabadan, minibüse, minibüsten de dükkana geçtik. Tabi bu geçişlerle birlikte işimizi de büyüttük. Talep arttıkça biz de iyi yolda olduğumuzu anladık. Daha sonra 90’lı yıllarda Gala Kokoreç’in patentini alarak işletmemizi kurumsallaştırdık. Patentimizi de aldıktan sonra kendimize 4-5 tane dükkan açtık. Yeşildirek’te, Galata Kulesi’nin dibinde, Sirkeci’deki büyük postanenin orada, Gedikpaşa’da ve daha sonra da Bayrampaşa’da şubelerimizi açtık. Bayrampaşa’dan sonra Eminönü’nde, sonrasında da Şehremini’de bir dükkan açarak halkayı genişlettik” ifadelerini kullandı. 

FRANCHİSE İLE DAHA DA BÜYÜDÜK
Gala Kokoreç’in franchise sistemiyle daha da büyüdüğünü belirten Fahrettin Orhan, “Türkiye, Franchise (belirli süreli marka imtiyaz hakkını kullanma) sistemini anlayamadı. Franchise sistemde kişi açmak istediği mekanda, yapmak istediği meslek hakkında bir fikri yoksa o işte başarıya ulaşacağını sanmıyorum. Kişi çekirdekten yetişmeli ve o mesleğin her detayına kadar bilgi sahibi olursa franchise işletme sahibi olsun. Bu aynı şekilde franchise şube veren firma adına da geçerlidir. Gala Kokoreç’te franchise sistem var. Fakat, bizdeki sistem şu şekilde ilerliyor. Biz 6 erkek kardeştik. Bunların yanında akrabalarımızın da olduğunu düşünün. Aile bireylerimizden herkes bu meslekte tecrübe edindi, kokoreç konusunda tam olarak piştik. Şöyle ki bir Gala Kokoreç şubesinde ortalama 10 eleman çalışıyor. Bu 10 eleman bu şubelerimiz de işi iyice kapıyorlar, tüm detaylarıyla öğreniyorlar. Sonrasında dışarıdan biri geliyor ve bize ‘franchise olarak bayilik almak istiyorum’ diyor. Bize bu teklifle gelenlere biz işletme ortaklığı teklif ediyoruz. ‘Yüzde 40 bizim, yüzde 60 senin’ şeklinde teklif ediyoruz. Gala Kokoreç olarak bizim de korumak zorunda olduğumuz değerler var. Para bizim için daha sonra gelir. Gala Kokoreç olarak öncelikli amacımız markamızı, ismimizi nasıl koruyacağımız üzerine kuruludur. Müşterinin memnuniyet, takdiri her şeyden önce gelir bizim için. Eğer bu sistemi korumazsak ve herkese franchise şubelik verirsek bu işi, bu hizmeti, bu ismi, bu memnuniyeti koruyamayabiliriz” diye konuştu. 

ŞUBE SAYIMIZ DAHA DA ARTACAK
Şuana kadar yurtiçinde ve yurtdışında 50 tane Gala Kokoreç şubesinin bulunduğunu belirten Fahrettin Orhan, “Tüm İstanbul’da 39 ilçede 50 tane şubemiz var. Yani İstanbul dışında Tekirdağ ve Bandırma şubelerimiz bulunuyor. Çok yakın bir zamanda Çorum’da bir şube daha açıyoruz. Yurt dışında ise İran’ın Tahran şehrinde bir şubemiz var. Bunun dışında da Azerbaycan’da da bir şube açmak için görüşmelerde bulunuyoruz. Bizim Gala Kokoreç olarak 5 ana yerimiz var. Bunun dışındaki 45 şubemiz de franchise sistemiyle işliyor. Gala Kokoreç’in tabelasının olduğu her noktada bizim kendi tesisimizdeki ürünler halka sunulur. Balıkesir, Ankara, Diyarbakır ve İstanbul’da da imalathanelerimiz var” şeklinde konuştu. 

KOKOREÇİN EN ÖNEMLİ UNSURU HİJYEN
Kokorecin bağırsaktan yapıldığı için çok hijyenik olması gerektiğini belirten Fahrettin Orhan, “Kuzunun kesim zamanında biz bu bağırsağı sarma haline getiriyoruz. Nisan ve Mart ayları kuzu kesim zamanlarıdır. Et ve Balık kurumlarıyla anlaşmalarımız var. Kesim zamanında kuzu bağırsağı tedarik ediyoruz. Kendi tesislerimizde sarma haline getiriyoruz ve bunu stok yapıyoruz. İşin sırrı kuzu kokoreç olmasında. Bazı kokoreç satanları görüyorum bu işin hijyen kısmına çok önem vermiyorlar. Halbuki kokoreççilikte bu birinci en önemli husustur. Eğer ki gıda işi yapıyorsanız en başta o işin temizliğine, hijyenine önem vermek zorundasınız. Aslında halkımız da bu konuda duyarlı ve zaten içine sinmediği yere gidip yemeğini yemiyor” dedi. 

BAYRAMPAŞA HALKI YEMEK KONUSUNDA ÇOK HASSAS
Gala Kokoreç’in merkezini Bayrampaşa’ya taşıyan Fahrettin Orhan, bunun nedenini Bayrampaşalıların yemek konusunda çok hassas olduğu ve ilçenin İstanbul’un her noktasına çok yakın olduğu için tercih ettiklerini söyledi.  “Bayrampaşalılar damak zevkine düşkün ağzının tadını bilen insanlar” diyen Orhan, “Uzun yıllardır bu işin içerisinde olduğumuz için birçok insanla diyalogta bulunma şansımız oldu. Gözlemlerime göre şunları söyleyebilirim; Bayrampaşalılar her yerde yemek yemezler. Bir de yedikleri yemeğin yanında yemeğin sunuluş şekli, mekanda çalışanların yaklaşımı da Bayrampaşalılar için çok önemlidir. Bayrampaşalılar’ın kendine has bir tarzı var. Bir de Bayrampaşa her kültürü kucaklayan bir yer. Komşuluk kültürü var bu semtte. Bunun yanı sıra Bayrampaşa konum olarak da çok güzel bir yerde. Ulaşım açısından düşündüğünüzde her tarafa yakın. Biz de bu gözlemleri, bu tespitleri yaptıktan sonra burada da bir şube açmaya karar verdik. Sağolsunlar Gala Kokoreç’e Bayrampaşa’da yoğun bir ilgi var. Onlar olmasaydı biz olmazdık. Onlar bizi takdir ettiler ve tercih ettiler, biz de bu sayede daha iyi hizmet vermek için mücadele ediyoruz” diye konuştu. 

GECE 02.30’A KADAR AÇIĞIZ
Gala Kokoreç olarak sabah 08.30’da genel bir temizlik yapıldıktan sonra, kokoreçleri hazırladıklarını belirten Fahrettin Orhan, “11.30 gibi kokoreçimiz servise hazır hale geliyor. Gece saat 02.30 da servisi kapatıyoruz. 1 saatte kapanış temizliği yapıyoruz. Gece saat 03.30’da mekanımızı kapatıyoruz. Günün hemen her saatinde yoğunluk yaşıyoruz. Biliyorsunuz dükkanlarımızın önünde kuyruklar oluşuyor. Bizim müşteriden isteğimiz daha sabırlı olmaları. Çünkü kokoreç biraz özen istiyor. İyi pişmesi gerekiyor. Müşterilerimiz biraz daha sabırlı olurlarsa çok daha ağızlarına layık bir kokoreç yiyeceklerdir” dedi. 

HAFTADA İKİ KEZ MUHAKKAK TÜKETİN
Kokoreç kişideki demir eksikliğine iyi geldiğini belirten Orhan, “Gribe karşı iyi bir ilaçtır. Kokoreçimizin yanında pişirdiğimiz bir kırmızı biber vardır. Bu biberin faydaları saymakla bitmez. Sakatat ürünler kırmızı etten çok daha faydalıdır. Ben haftada iki kez illaki kokoreç veya sakatat ürünlerinden yemeyi tercih ediyorum ve aileme yediriyorum. Müşterilerimize de öneriyorum. Gala Kokoreç tezgahlarında bizim yemediğimiz, çocuklarımıza yedirmediğimiz hiçbir ürünü bulamazsınız. Gıda işi yaptığımız için hijyen ve güven bizim için çok önemlidir” dedi. 

FARKIMIZ KOKOREÇİ IZGIRADA HAZIRLAMAMIZ
Gala Kokoreç’i diğer firmalardan ayıran en önemli özelliğin ne olduğunu sorduğumuz Fahrettin Orhan, “Kokoreç, tava veya ızgara olarak iki şekilde yapılıyor. İkisi birbirine göre hem yapılış hem de lezzet açısından farklılık gösterir. Tava kokoreç, ızgara kokoreçe göre daha basittir. Hazır gelen kokoreç pişirilip müşteriye sunulur. Fakat ızgara kokoreç ustalık ister. Biz Gala Kokoreç olarak ızgara kokoreçi tercih ediyoruz. Izgara kokoreçin başındaki ustanın işi iyi bilmesi gerekiyor. Izgara kokoreç biraz daha detay ve incelik ister. Lezzet olarakta bu iki kokoreç birbirine göre farklılık gösterir. Tabi ki karar halkındır. Müşterinin damak zevkine hangi tat daha hoş geliyorsa onu seçecektir” dedi.

AB SAYESİNDE KALİTE ORTAYA ÇIKTI
Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye kokoreç konusundaki uyarısı ile ilgili bir açıklama yapan Orhan, “Konu sakatat olunca daha dikkatli, daha özenli, daha temiz, daha hijyenik olmak zorundasın. Avrupa Birliği de bunu sağlamaya çalıştı. Bence çok da iyi yaptı. Bu işi yapanların denetlenmesi sağlandı bu sayede. Bu denetlemelerle birlikte de kaliteli iş yapanlar ortaya çıktı. Avrupa insan sağlığına çok önem veriyor. Sakatatla ilgili ülkemize uyarılarda bulundu. Fakat bu ülkemizde ‘kokoreç yasaklanıyor’ gibi algılandı. Halbuki böyle bir şey yok. Ben bizzat İngiltere’ye, Almanya’ya kokoreç gönderiyorum. Yeter ki Avrupa Birliği’nin şartlarına uygun olsun” diye konuştu.

UZMANLAR KOKOREÇİ ÖNERİYOR
Romatizma, otizm gibi hastalıkların ana nedeni bağırsak florasının bozulması olduğunu söyleyen Uz. Dr. Yavuz Dizdar, “Bu florayı tamir eden bazı yiyecekler var. Bunların en kıdemlilerinden biri de kokoreç. Özellikle süt kuzusundan yapılanı, o yıl doğanın tüm formüllerinin insan metabolizmasına aktarılmasını sağlıyor. Sakatatlar vücut için olasılıkla etten çok daha besleyicidir, kokoreç de buna dahildir. Vücudu beslemekle kalmaz, bağırsakların mayasını da o yıla göre düzenler” dedi.

Tarih: 18 Ekim 2017 Çarşamba    Hit: 9231

Fotoğraflar
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
  • #
Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol