Anneler ve Çocuklar
Anne ölünce çocuk
Bahçenin en yalnız köşesinde
Elinde bir siyah çubuk
Ağzında küçük bir leke
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne
Elinde bir ip nereye
Bilmez bağlayacağını anne
Kaçar herkesten
Durmaz bir yerde
Anne ölünce çocuk
Çocuk ölünce anne
SEZAİ KARAKOÇ
Bu yazıyı bir 11 Mayıs’ta yani bana yazımı yazmam ve gazeteye göndermem gereken son günde yazıyorum. Her yerde bir Anneler Günü söylemi ve koşuşturması yaşanırken benim de aklıma anneme ve annelere bir yazı yazayım fikri geliverdi. Tabi ki bütün annelere ithaf ederek…
Anne her ülkede her medeniyette farklı şekillerde nitelense ve değer görse de, o medeniyeti ve ülkeyi oluşturan aklın ilk tohumudur. Büyük komutanların, devlet adamlarının arka plandaki, akıl ve dirayetlerinin ilmik ilmik dokuyucularıdır. Türk devletlerinde kadın ve annenin yeri hemen Hakan ve Sultan’ın yanıdır. Alınan bütün kararlara anne aktif olarak katılır ve reyini kullanır. Yahudi geleneğinde soy anneden devam eder. İslam ahlakına göre, ”Cennet Anaların ayaklarının altındadır”.
Batı medeniyeti Anne kavramının bayağı içini boşaltmış ve çocuk yapan, toplumu ve evin içini dizayn eden anne kavramı yerine sürekli dışarıda olan, bireysel hayatı tercih eden tüketim toplumunun bir ögesi olan kadını öne çıkarmıştır. Gününüzde bu anlayış bütün toplumlara sirayet etmiş ve bir topluluğun öncüsü ve bütünleyicisi kadının yerini bireyselliği öne çıkarılan, ruhu yerine bedeni daha da önemsenen bir varlık olarak yeni bir rol model ortaya çıkarılmıştır.
Bu nedenle şimdi anneler “önce ben sadece ben” demek sureti ile yeni bir toplumu inşaa iddiasından ziyade kendi varoluşuna yatırım yapan bir birey halini almıştır.
Her ne kadar Anneler Günü Batı dünyasının tüketim kültürünün bir objesi olarak ortaya çıkmışsa da, gelinen noktada anne kavramının ve öneminin birkaç günlüğüne de olsa hatırlandığı ve annelere değer verildiği bir zaman dilimi olarak tarihte yerini almıştır.
Türkiye’de geleneklerimizin henüz çözülmemesi ve din ve geleneğin anneye bir kutsiyet atfetmesi sebebi ile çoğunlukla anneler hakettiği değeri halen görmektedir.
Şehirleşmenin arttığı gölgelerde çalışan, kariyer yapan kadınların birinci önceliği annelik olmaktan çıkmış, kariyer planlaması ve beğenilme hissini giderme amacı ön plana çıkmıştır. Yani kadınlarımız işyerleri ve güzellik (estetik) merkezlerinin müdavimi halini almışlardır. En fazla iki çocuk sahibi olan ailelerin çocukları da okul, kreş ve dijital materyaller arasında sıkışıp kalmışlardır.
Ben anneme kendi kuşağımın refleksleri ile yaklaşıp onunla çok iyi bir arkadaş olamasam da en sıkıntılı anımda onu arar ve şöyle seslenirim; “ANNE BANA DUA ETSENE”
Çünkü hayat bir annenin duasından başka bir şey değildir bizim için…