20 Haziran 2025 Cuma   

Muammer KÜTÜK / Kütükler Yapı Yön. Kur. Bşk. / Yatırım Stratejileri

DÜNYA'YI TİTRETEN HADİSE, İSTANBUL’UN FETHİ

 

II. Mehmet… Osmanlı hanedanındaki Mehmetlerin ikincisi… daha ziyade bilinen ismiyle Fatih.. çünkü bu ünvanın anlamı bir sıra sayı sıfatından çok öte askeri de Peygamberin övdüğü askerler. Manisa’da şehzadeyken babası Murathan’ın ölüm haberini alır almaz ‘Beni seven arkamdan gelsin’ nidasıyla başkent Edirne’de 21 yaşında İstanbul’un fethine zihnen kilitli. Gündüzleri kumandanlarıyla hareketli bir şekilde fikir alışverişinde. Geceleri uykusuz. Son derece planlı bir hazırlık devresi. Anadolu hisarı; büyük burçlarına kumandanları Halil, Saruca ve Zağanos paşaların adlarını verdiği Rumeli hisarı. Sonra yeni bir çağ açan o toplar, şahi topları. Canlarını tahrip kuvvetlerini atış vermek gayesine matuf fakat aynı zamanda askeri dehasına da bir kanıtı. Kimin nerede, ne zaman ve nasıl savaşacağı belli. Güç toplasınlar diye yemek yiyip dinlenmeye çekilmesini istediği askerleri ise Bizans’ta kafa karışıklığına sebep: ‘Neden sessizler? Kuşatma kalktı mı?’ Sonunda fetih ona müyesser, ona ve askerlerine nasip. ‘İstanbul’u fetheden kahramanlar olarak şan ve şerefle hep hatırlanacaklar.’ İşte İstanbul’u nasıl fethettiğimiz anlamaya çalışacağız.
İSTANBUL‘UN FETHİ
II. Mehmet ikinci defa ve kati şekilde tahta cülus ettiğinde tek hedefi artık iyice gücünü kaybetmiş olan Bizans’ın başşehri oldu. Daha şehzadeliğinde ve tahta ilk çıktığı yıllarda etrafındakilerin de telkiniyle kuşatma için gerekli planlamaları yapmıştı; böyle bir fethi, devletin geleceğinin teminatı ve kurmak istediği cihanşümul siyasetin dayanağı olarak görüyordu. Öte yandan jeopolitik olarak Rumeli ve Anadolu topraklarının ortasında irtibatı daima engelleyen bir konumda bulunması sebebiyle buranın zaptı öncelik kazanmaktaydı. Devletin imparatorluk sürecine girmesi de buna bağlıydı.
1452 Nisan’ında Rumeli boğaz’ın en dar yerinde yeni bir hisarın inşasına başladı. Boğaz’dan gelip geçen gemilerin kontrol alınmasını sağlayan hisarın yapımı Ağustos 1452’de tamamlandı ve bu faaliyetler dolayısıyla Bizans İmparatoru Konstantinos’un şehri ciddi bir tehdit altında bulunduğunu anlamış, Boğaz’dan geçmeye çalışan iki Venedik gemisinin tutulması ve diğerlerinin engellenmesi de Avrupa’da II. Mehmed’în niyetinin kesin biçimde anlaşılmasına yol açmıştır.
Osmanlılar’ın kuşatma hazırlıkları bir an önce yardım temini gerektiği için tartışmalar yatıştırıldı ve kiliselerin birleştirildiği ilan edildi.
II. Mehmed’in bizzat planladığı kuşatma yeni bir teknik anlayış çerçevesinde gerçekleşti. Muhtemelen daha önceki tecrübelerin ışığı altında uzun sürecek bir abluka hareketinin faydalı olmayacağı ve Avrupa’dan gelebilecek askeri ve maddi yardımlara gereken zamanı kazandıracağı hesaplanmış bir an önce şehrin ele geçirilmesi hedeflenmişti.
Padişah üzerinde büyük bir manevi nüfuza sahip Akşemseddin, Molla Gürani, Molla Hüsrev gibi tanınmış alimler hem onu hem kumandaları manevi bakımdan destekliyorlardı. Özellikle Akşemseddin’in muhalif kesimlere karşı dini açıdan böyle bir fethin gerekliliğini savunduğu ve bu yolda II.Mehmed ve yanındakileri kuvvetle desteklediği, bu sebeple sonradan fethin manevi mimarlarından biri olarak anıldığı bilinmektedir. II.Mehmed 5 Nisan’da (Bayrampaşa) vadisinin sol tarafındaki tepenin üzerinde (Maltepe) de otağını kurdu. Daha sonra birliklerini biraz daha öne alarak cephe oluşturdu.
Muhasara hazırlık faaliyetlerinin tamamlandığında 6 Nisan’da II.Mehmed İslami geleneklere uygun şekilde imparatordan şehrin teslimini istediyse de bu teklif kabul edilmedi. Gemileri karadan çekerek denize indirme işinin birden olmadığı, bunun için önceden uzun süren hazırlıkların yapıldığı hatta gerek insan gücü gerekse makineler (Tursun Bey’de ‘cerr-i eskal’) vasıtasıyla kızaklar üzerinden çekilen gemilerin birkaç gün süren bu işlemler sonrasında Kasımpaşa sırtlarında birbiri peşi sıra dizildiği ve gece ansızın Haliç’e indirildiği sanılmaktadır. Kara surları cephesinde ise Bayrampaşa deresi üzerindeki surlara 6 Mayıs’ta yapılan umumi hücumla muhasara yeniden şiddetlenmişti. Son saldırıyı gerçekleştirmek üzere gerekli planlar tamamlandı. 28 Mayıs’ı 29 Mayıs’a bağlayan gece şenlikler yapan ve etrafı mum donanmasıyla aydınlatan Osmanlı ordusu, gece yarısına doğru surların etrafını gündüz gibi aydınlatan ve Bizans halkına dehşet veren bu ışıkları birdenbire söndürerek son hazırlıklarını tamamladı. Bizans’ın düşüşü ile neticelenen son saldırı 29 mayıs Salı günü sabaha karşı gerçekleşti. Bu hücum bir yerden değil bütün cephelerden birden başlatılmıştı. Donanma Samatya’ya kadar olan Marmara surlarını abluka altına alıp yer yer azap askerlerini karaya çıkartarak hücuma kaldırırken Edirnekapı ile Topkapı arasındaki kesimde Bayrampaşa vadisi boyunca yıkılmış ve yer yer tamire çalışılmış surlara büyük bir kuvvetle saldırdı. Bizans halkı arasında şehrin düştüğü ve askerlerin içeri girdiği şayiası yayıldı. Halk panik halinde gemilere binebilmek için Haliç limanına inmeye başladı. Topkapı gediğine saldıran kuvvetlerle Edirnekapı ile canbazhanekapı arasındaki yıkıntılara saldıran kuvvetler iki sur arasında bir süre çarpıştıktan sonra birleşerek Edirnekapı’daki müdafileri çevirmişler, aynı anda üç noktada onları dağıtarak şehre girmeyi başarmışlardır.
1) Türk ve İslam Dünyası Açısından Önemi
İstanbul’un fethi bütün Türk tarihin en önemli hadiselerden birini teşkil ettiği gibi Malazgirt’i bile geride bırakmakta ve tarihte Türk milletine nasip olmuş en şerefli hadise olarak sayılmaktadır. Bu fetih Osmanlıların Avrupa’daki en büyük engellerinden birini ortadan kaldırmış. Osmanlı ordularının bütün Avrupa’yı fethetmemeleri için bir sebep kalmamıştır. İstanbul’un Türklerce alınması sonucu Ortaçağ kapanmış, bir yenisi olan yeniçağ insanlığa açılmıştır. İstanbul’u aldığından dolayı kendisine ‘FATİH’ Unvanı verilen II.Mehmed zamanında Osmanlı imparatorluğu tamamen kurulmuştur. İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’na geçmesinin en mühim sonuçlarından biri de Türk denizciliğinin kuvvetlenmesidir. İstanbul’u denizden korumak, boğazlara hakim olmak ve deniz ticaretini ellerinde tutmak isteyen Türkler, bu fetihle kısa zaman içinde donanmaya kuvvet vererek Karadeniz’i bir Türk gölü haline getirmişlerdir. İstanbul’un fethi İslam dünyası’nca da ‘Feth-i Mübin’ olarak isimlendirilmiştir. İslam’ın şan, şeref ve yüceliği yeniden ilan edilmiştir. Hz Muhammed, İstanbul’un fethini ve fethi başaracak orduyu saadetle ilan etmiştir. Böylece İstanbul’un fethi bütün Türk ve İslam tarihinin en mühim olayını teşkil etmiştir. Fatih İstanbul’u aldıktan sonra kendisini Roma imparatorluğunun yegane meşru varisi saymıştır. Nitekim 1466’da bir Rum alimi Fatih’e ‘Romalılar ve Dünyanın İmparatoru’ unvanını vermiş ve şu sözleri söylemiştir: ‘Kimse şüphe etmesin ki sen Romalıların imparatorusun, imparatorluk merkezini hukuken elinde tutan kimse imparatordur. Roma imparatorluğunun merkezi’de İSTANBUL’dur.’ çağdaş batılı yazar ve sanatçılar da aynı görüşle bakmış ve aynı şekilde hitap etmişlerdir.
2)Bizans ve Avrupa Tarihi Açısından Önemi
İstanbul ‘un fethiyle batı alemi, doğu’dan ümidini kesmiş, doğuyla yaptığı ticari münasebetlerden elde ettiği menfaatlerini başka sahalarda aramak zorunda kalmış, kendisine kapanan Karadeniz ve doğu Akdeniz yolları yerine başka deniz yolları bulmayı tercih etmiştir.
İSTANBUL‘UN FETHİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
İstanbul ‘ un fethi Avrupa tarihinin de en önemli olaylarından biri sayılır. Fethin çağdaşı olan Hristiyan yazarlardan günümüz yazarlarına kadar Avrupalılar, İstanbul’un fethini ve Bizans’ın düşmesini çeşitli şekillerde değerlendirmişlerdir. Asya tarihinin büyük uzmanı Rene Grousset, ‘Osmanlı Türkleri sonunda Roma İmparatorluğu’nun fethi misyonunu başardılar. Çünkü birbirini izleyen çok büyük hükümdarlara sahip olma şansına erdiler. Osmanoğulları düşmanlarıyla kıyas kabul etmez askerlik dehası taşıyorlardı ne istediklerini biliyorlardı. Fetihten gayrı hiçbir ülkü taşımıyorlardı. Sonunda müstesna bir hanedan olan Osmanoğulları, Hz. Peygamber’in seferindeki kutsal amacı asırlar sonra canlandırdılar ve gerçekleştirdiler’ demektedir. Fransız Bizans uzmanı Gustave Schlumberger’e göre İstanbul’un fethi cihan tarihinin en önemli olaylarındandır. Tarihin bütün akışını değiştirmiştir. Ortaçağı kapatıp yeniçağı başlatmıştır.
Fetihten sonraki yüzyıllar boyunca bu şehrin dünya politikasında ne kadar önemli yer tuttuğunu Fransa İmparatoru Napolyon’un şu sözleri de ortaya koymaktadır. İstanbul’un Dünya imparatorluğu demektir.
SONUÇ
Sonuç olarak; Fatih Sultan Mehmet eliyle kazanılan bu mübarek belde, ecdadın eserlerinde daima ‘Feth-i Celil’ veya ‘Feth-i Mübin’ adları ile anılmış ve İstanbul şehri de sık sık Ku’ran dili ile ‘Belde-i Tayyibe’ sıfatını kazanmıştır. Şehir, ilim ve kültür eserleri, sarayları, hayır, ticaret ve sanat müesseseleri ile yalnız Türk-İslam medeniyetinin değil dünyanın da en büyük merkezi haline gelmiştir.
Bu vesile ile Fethin 572. Yılını kutluyorum. Eşsiz şehir İstanbul’u Fetheden Büyük Kumandan büyük devlet adamı Fatih Sultan Mehmet Hanı ve Muzaffer ordusunu rahmetle yad ediyorum.

Tarih: 20 Mayıs 2025 Salı    Hit: 2859




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol