29 Mart 2024 Cuma   

ULUSLARARASI ÇETİN MÜCADELE VERİYORUZ

 

KOLAY geçmeyen, 1 Kasım 2015 genel seçimleri milletimizin istikrarı tercihi ile neticelendi. Ülkemizin mücadele vereceği taraflar daha da arttı. Cevap verecek, üstesinden gelecek gücü de var çok şükür ki.
Ekonomik, siyasi, akademik, sanat ve kültürel alanda içeride ayrı, dışarıda ayrı mücadele veriyor. Dışarıdaki güçlü diasporamızı iyi organize edip, değerlendirmeye de başladık. Büyük dağların büyük yüklü karı olur.
Türkiye'de "yeni büyük oyuncu" olarak dünyanın süper liginde oyuncu olmak istiyor. Bu iddiasını gerçekleştirmesi çok da kolay değil. Doğal olarak hem bulunduğumuz zeminden hem de ulaşmak istediğimiz seviyeden büyük baskı ve taarruzlara muhatap oluyor, dertlisi olduğu davaya ulaşmak için. 
Son iki aydır Güneydoğu'da yaşanılanlar hepimizin gözü önünde cereyan ediyor. Hiçbir şeyin gizli kapaklı olmadığı, iletişimin dünyanın en ücra köşelerinde dahi yaygın kullanıldığı bir dönemdeyiz. Tabi, insanlar gözlerini, ruhlarını ve kalplerini kapatmak istemedikleri sürece. Türkiye'nin büyük davasının yol taşlarında Halep'in düşmemesi gerekiyor. Belki de Halep 3. Dünya Savaşı'nın kilit taşlarından biridir, çok mühimdir. Antakya'nın, İskenderun'un, Gaziantep'in kardeşidir. İnsan kardeşini ellere bırakır mı? Bir çok medeniyetin kesişim noktasında bulunduğumuz coğrafya kolay bir yer değil ki.  

DERİNLEŞEN AVRUPA BİRLİĞİ KRİZİ 
Avrupa Birliği'nin son yıllarda sıkıntılı ekonomik ve siyasal gerekçelerin yanında yaşanılan savaş, ülkelerini terk edip Batı Avrupa ülkelerine sığınan mültecilerle yoğun bir şekilde başı dertte. Geçtiğimiz yılki mülteci dalgasını henüz hazmedemeyen başta Almanya, Danimarka, Fransa, İtalya, İsveç, Hollanda, İsviçre, Norveç ve Avusturya her biri farklı çözüm yolları öneriyor. Bu durum milliyetçilik ve aşırı sağcı partileri tercih sebebi hâline geliyor. Geçtiğimiz yıl Balkan ülkeleri üzerinden kara yolu ile kaçak yollardan Avrupa'ya ulaşan mültecilerin ilk ulaşmayı arzuladıkları ülke Almanya. 
Türkiye son altı yıldır Suriye'den gelen savaş mağduru 3 milyon insan için 8 milyar dolar harcamıştır. AB Türkiye'ye üç milyar avro yardım yapacağını söylüyor. Ancak bu konuda ne yol haritası, ödeme planı ve programı hiç konuşmuyor. Daha vermeden hesabını sorma peşinde.
AB Türkiye'den, özelde Alman Şansölyesi ''geri kabul anlaşması''nı icra etmek istiyor. Ülkelerinde bulunan binler ile ifade edilen savaş mağduru insanları barındıramayacaklarını ifade ediyorlar. Bu mağdur insanlar isteyerek ve keyfi olarak evlerini, ülkelerini terk etmediler ki.
Geri kabul anlaşmasına bağlı olarak Türk vatandaşlarına uygulanan vize muaf hâle gelecek mi, bu yıl içerisinde yaşayıp göreceğiz.
AB göçmenlerle uğraşıyor, göçün nedenlerini ortadan kaldırmayı bir denese zaten her şey düzelecek.

SADECE TİCARETİN VE SERMAYENİN ÖZGÜR OLDUĞU AVRUPA NEREYE KADAR?
Bugün Avrupa ile sermaye ve malın bu kadar rahat dolaştığı, bunun yanında sermayenin sahibi aynı kolaylık hareket edebiliyor mu? Avrupa'nın siyasi ve ekonomik kararlarını yönlendiren büyük sermaye şirketleri özgürlüğü sadece kendileri için mi düşünüyorlar. Bunu tüm dünya için de düşündüğümüze karşımıza çıkan küresel büyük trösler olduğunu göreceğiz. Peki engelsiz dolaşım sadece sermaye için mi olmalı. Merhametli ve adil insanlığın gelişip çoğalmasını arzuluyorsak yaşam koşullarımızı hep birlikte yükselteceğiz. Komşun açken sen tok rahat uyuyamazsın.
İngiltere, AB'nin bazı yeni reformlar yapılmasını istiyor ki; bunlar gerçekleşmezse topluluk içinde kalmalarını halk oylamasına götüreceğini ifade ediyor. İngilizlerin, AB kurallarına uymayan daha başka taleplerinin oluşu da kendi içlerindeki tezatlığı ortaya koymaktadır. Son yıllardaki mülteci yükünü AB içindeki ülkelerin nüfuslarına oranlayarak paylaşmak istemeleri ise, 2004 yılında AB üyesi olan ülkeler tarafından kabul görmüyor.
Dünyadaki servet dağılımı ne yazık ki üzücü. Dünyadaki yedi milyar dört yüz milyon kişinin tüm varlığının yarısına sadece 85 kişi sahip olursa bu nasıl sürdürülebilir? Savaşlarla, oyunlarla ve farklı eğlence programlarıyla insanları meşgul ederek mi?
Dünya nüfusunun yüzde doksandokuzunun sahip olduğu varlığa eşit, geri kalan yüzde bir nüfus sahip olursa bu durum daha nasıl devam ettirilecek.

Tarih: 16 Şubat 2016 Salı    Hit: 7483




  • Hakan A. Özyılmaz  25/02/2016 16:13:36

    Harika bir yazı yazmışsınız değerli Osman Şahbaz Beyefendi. Yazınızın tamamına katılıyorum. Zaman herşeyin ilacı, yaşayıp göreceğiz. saygılar, Hakan Ahmet Özyılmaz - Beşiktaş