20 Nisan 2024 Cumartesi   

ULUSAL ÇIKAR VE DIŞ POLİTİKAYI ANLAMA YÖNTEMİ

 

Günlük hayatımızda pek çok yazılı veya görsel dış politika haberine denk gelmekteyiz. Bununla beraber artık teknolojinin sunduğu imkanlar sayesinde vatandaş gazeteciliği diye bir gerçeklik ortaya çıkmış durumdadır. Ana akım medya halen milyonlara hitap eden bir güç olsa da alternatif kaynaklar bu tekeli kırmaktadır.
Ancak haberlerin muhtevası incelendiğinde çoğu yazı ve görsel haber sığ ve hatalarla dolu bir üslupla servis edildiğine şahit oluyoruz. Elbette ki, Uluslararası İlişkiler alanında eğitim almamış olan vatandaşların her detayı bilmesi ve detaylı analizler yapması beklenemez. Bu durumda çoğu insan geçmiş tecrübelerine ve çevresinden aldığı bilgilere dayanmaktadır, ancak çoğu vatandaş ülkenin bekası için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilebilecek ferasete sahiptir.
Dolayısıyla, kafa karışıklığının ve bilgi eksikliğinin bariz olduğu bir dış politika meselesinde ihtiyatlı olmanın yolu öncelikle meseleye “Ne?” sorusunu sormakla mümkündür. Bu soruş bize tarafları ve uğruna mücadele edilen hedefleri verecektir. İkinci aşamada “Kim?” sorusunu sormak meselenin daha da irdelenmesine ve olaya doğrudan ve dolaylı yoldan karışan aktörlerin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu aktörler ulus devletler olabileceği gibi küresel çapta örgütlenmeler, şirketler ve farklı yapılanmalar olabilir. Üçüncü aşamada, “Kim kazanır?” sorusunu sormak gerekmektedir. Bu soru okuyucuya mevcut konjonktürden yani mevcut durumdan kimlerin kâr ettiğini kimlerin zarar ettiğini gösterip, okuyucunun yorumlarını daha isabetli hale getirmektedir. Son aşamada, “Biz ne kazanıyoruz? Ne kaybediyoruz” sorusuna bakıp meseleyi ulusal çıkar çerçevesinden değerlendirmek, iç politikada yapılan çarpıtmaları ve yanlış bilgilendirmeleri geçersiz kılacak önemli bir analiz yöntemidir. Örnek vermek gerekirse, İsrail’in Yunanistan ile yapmayı planladığı ancak Türkiye’nin hamleleri ile iptal edilmek zorunda kalan East-Med projesine bakabiliriz. Meseleye “Ne?” sorusu sorulduğunda İsrail ve Yunanistan arasında Akdeniz’den geçirilecek olan bir boru hattı vasıtasıyla gaz aktarımı olduğunu görürüz. “Kim?” sorusu sorulduğunda, burada doğrudan kâr eden enerji satışı yapan İsrail ve enerji alımında Türkiye’ye bağımlılığını azaltan ve enerji tedarikçilerini arttıran Yunanistan öne çıkmaktadır. Dolaylı yoldan kazananlara bakıldığında ise Rus gazına bağımlılığını azaltmak isteyen bu yüzden Türkiye üzerinden Azerbaycan gazına da talepte bulunan merkez Avrupa ülkeleridir. Burada “Kim kazanır?” sorusuna bakınca, Leviathan gaz sahasının sahibi olan İsrail’in Avrupa’ya bu kaynağı taşıyıp kazancını arttırdığını görürüz. Kaybedenlere bakınca, Azerbaycan ve Türkmenistan dahil olmak üzere doğalgazı ihracı yapan ülkelerin kârı dengelendiğini görmekteyiz. Öbür taraftan kaybedenler grubunun en başını Türkiye çekmektedir. En başta, Türkiye’nin Akdeniz’deki kıta sahanlığı Yunanistan’ın tek taraflı iddiaları ile tecavüze uğramaktadır, öbür taraftan Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması planlanan İsrail gazından Türkiye’nin alacağı hizmet komisyonu göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye her türlü zararda olduğu görünmektedir.
Bu basit kurguda, kabataslak bir analizle bile meselenin ne olduğu, tarafların kim olduğu ve kimin kazanıp kaybettiğinde ilk bakışta görüyoruz. Dolayısıyla, iç politikanın günlük diyalogları ile itibarsızlaştırılan, önemsizleştirilen ve yanlış aksettirilen mücadeleler bu okuma yöntemi ile hak ettiği itibarı geri kazanabilmektedir. Veya tam tersinden düşünüldüğünde, haddinden fazla önem atfedilip gündemi lüzumsuz meşgul eden meselelerin bize bir şey kazandırmadığı anlaşılıp okuyucu tarafından teveccüh görmeyecektir.

Tarih: 21 Kasım 2022 Pazartesi    Hit: 1163




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol