Muhammed SANCAKTAR / Laleli Sanayici ve İş İnsanları Derneği (LASİAD) Başkan Vekili / Geniş Açı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN MİSYONU
KIYMETLİ Dostlar; Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın bir bakiyesidir. Kuruluşundan bugüne kadar bir “ulus devlet” olunmaya çalışılmış ise de bunda pek başarılı olunamamıştır. Hem asırların oluşturduğu köklü yapıyı kısa bir zaman içerisinde değiştirmenin zorluğu, hem de Osmanlı’dan bize kalan misyonun varlığı buna engel olmuştur.
Bir zamanlar “Türk-İslâm sentezi” olarak nitelendirilen yeni bir ideoloji ortaya atılmış fakat buna da ‘’ulusalcılar’’ karşı çıkmıştır. Esasında bu sentez Osman Gazi'den sonra zaten oluşmuş olan bir sentezdir. Tanzimat'tan sonra Batının buna da eklenmesiyle bugün Türkiye hatırı sayılır batılı ve modern bir devlettir aynı zamanda. Fakat büyük bir çoğunluğun fikrini, duygularını oluşturan esas güç İslâmdır. Biz İstiklal Savaşı’nı iman ile kazandık. Buna inanmayanlar Meclis'te ayakta alkışlanarak kabul edilen İstiklal Marşı’mıza bakabilirler.
Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığında gayri müslimlerin içinde kalanlar hilafetin kanatlarının altına sığındılar. Balkanlar’dan, Kafkaslar’dan milyonlarca muhacir, yarısı yolda ölerek, öldürülerek Anadolu'ya ulaştı. Ardından İstiklal Savaşı başladı.
Bugün Türkiye'de, Bosna'dan çok Boşnak, Arnavutluk'tan çok Arnavut, Çerkezistan'dan çok Çerkez vardır. Çanakkale Savaşı’nda da ülkemizin kurtulması için cephede yer almışlardır. Kürdümüz ve Arabımız ezelden beri hep vardı. Diğer Kafkas halklardan da örneğin Gürcü ve Azerilerden de epeyce bir nüfus var. Kırım'dan gelen de oldukça fazladır mesela.
Son yıllarda sayıları gittikçe artan Özbekleri, Türkmenleri, Kırgızları, Afganları, Pakistanlıları da bunlara eklemek gerekir. Bununla da bitmiyor; yine son yıllarda yaşanan olaylarla Senegal'den, Nijerya'dan, Somali'den kısacası tüm Afrika'dan gelenleri de ilave edersek önümüze çok daha farklı bir tablo çıkmaktadır. Suriye Savaşı ile gelenleri saymaya kalkışırsak karşımıza bu tablodan çok daha farklı bir tablo çıkmaktadır. Cumhuriyet döneminde kısmen Türkleştirme politikaları yüzünden Rum nüfusu çok azalmıştır. Yahudi nüfusu da ha keza. Bunun aksine epeyce bir Ermeni nüfus vardır. Buna Ermenistan'dan Türkiye’ye çalışmak için gelenleri de ilave edersek bu sayı daha da artacaktır.
Osmanlı bakiyesi olduğumuz mutfağımızdan da bariz bir şekilde belli oluyor aslında. Örneğin; Çerkez tavuğu, Boşnak böreği, Kürt böreği, Tatar böreği, Arap aşı, Özbek pilavı gibi.
Osmanlı Devleti’ni yönetenler bu insan unsurunu, bu çeşitliliği, bu zenginliği, olağanüstü bir düzenle en faydalı hale getirmişlerdir. İlk önce dine ve milliyete bakılmadan ahlak, ehliyet ve liyakati öne alarak mevki ve makamdaki başarıyı garanti altına almışlardır. Yoldan sapanlar ve devlete kafa tutanlar ise anında halledilmiştir. Öyle ki bazı rüşvetçi memurların mirası, kendileri halledildikten sonra kendi murislerine değil, devlete bırakılmıştır. Haliyle bu kadar unsuru bir arada tutup, barış içinde yaşatmak o kadar kolay olmamış, sulh ve sükun için seferler ve savaşlar yapılmış, çoğu zaman ‘’kurunun yanında yaş da yanmıştır’’.
Osmanlı Devleti’ni asırlarca ayakta tutan şey İslam’dır. Buna örfü de eklemek gerekir. Halk, devletin âdil olduğuna inanmış, “Allah devlete millete zarar vermesin” diye dua etmiştir.
Bugün de milletimizin ve halkımızın duyguları aynı yöndedir. Bugün de yukarıda saydığımız farklı insanları bir arada tutacak yegâne değer İslam’dır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın zaman zaman yaptığı konuşmalarında kapsayıcı bir dil kullanması oldukça normal bir olaydır.
Zira O, “ Bosna'ya Selam olsun, Bağdat'a Selam olsun, Mekke ve Medine'ye Selam olsun” derken aslında bir şeye dikkat çekiyor. Yani şunu demek istiyor “Buradayız, yıkılmadık ayaktayız” diyor. Bu söylem de tabiatıyla Batı'yı telaşlandırıyor. Dünün “Hasta adam”ının ayağa kalkıp kendilerine meydan okuması onları rahatsız ediyor.
Osmanlı bakiyesi dediğimiz mesele öyle sıradan bir söylem değildir. Bunun bir örneğini Bosna'da yaşadık ve gördük. Merhum Aliya’nın yere düşen bayrağı alıp yeniden burca dikmesine tüm dünya tanık oldu.
Yedi düvele karşı savaşarak yıkılan Osmanlı İmparatorluğu’ndan genç ve dinamik bir devlet çıkaran; Osmanlı’nın bakiyesi ve aynı zamanda Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasların adeta garantörü konumunda olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa kemal ATATÜRK’e millet olarak çok şey borçluyuz. Bu duygularla vefatının 80. yılında Cumhuriyetimizin ve devletimizin banisi ATATÜRK’ü rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum.Kalın Sağlıcakla…