20 Nisan 2024 Cumartesi   

İlyas ÇAĞLAYAN / Tiyatrocu / Oyuncu / Kültür - Sanat

TİYATRO VE SEYİRCİ İLİŞKİSİ

 

GÜNÜMÜZÜN kapitalist ve küresel dünya sisteminde tiyatro seyircisi, tüketim toplumunun davranış ve alışkanlıklarına dönük bir yöneliş izleyerek  hayatının her alanını ‘’hızlı’’ yaşadığı ve ‘’hızlı’’ tükettiği için seçmiş olduğu oyunlarında hızlıca bitmesi gerektiğini düşünür hale gelmiştir.
Bunun göstergesi olarak da artık seyirciler gittikleri oyunlarda sahnedeki sanatçının performansını izlemek yerine, oyunun genel konusunun ne olduğunu merak etmek şöyle dursun onların fotoğraflarını ve videolarını çekmekle ilgilenir hale geldiler.
Bu davranışların sadece kendilerini bağlıyor gibi algılamaları da ayrı bir sorun aslında.
Çünkü; Seyirci koltuklarında sadece kendilerinin oturduğunu düşünen bir Tiyatro seyircisi ile birlikte oyun seyretmek hem  sanatçı hem de diğer seyirciler için konsantrasyon sorununu da beraberinde getirir.
Böyle düşünen seyirciler  2 yada 3 saat süren oyunları seçmek yerine kısa oyunları tercih ediyorlar. Yani oyun saatlerine bile tahammülleri yok gibi.
Bir diğer seyirci davranış örneği de şöyledir;
Oyunun başlama saatinden sonra salona girme isteğini alışkanlık haline getiren seyirci profili. Bu istek ya da daha doğru bir tanımla bu davranış sahnedeki oyuncuların dikkatlerini dağıtmakla birlikte diğer seyircilerin de oyuna olan adaptasyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Daha farklı bir seyirci örneği;
Vodvil olan tiyatro oyunları;
Vodvil; Toplumsal sorunları mizahi bir yaklaşımla hicveden tiyatro türüdür.
Bu mizahi yani komedi oyunlarında bazı seyircilerin oyun içerisindeki bir sahneye abartılı bir şekilde kahkaha atması ve etrafındaki insanları rahatsız etmesi gerçekten sorun teşkil edebilecek durumlar arasındadır…
Bir nebze de olsa sahnedeki oyuncu gözüyle seyircilerde olmaması gereken seyirci profillerini yazmaya çalıştım.
Dünya Tiyatrolar Günü’nde yazmış olduğu yazısında Ali Poyrazoğlu şöyle anlatmış Tiyatro ve Seyirciyi;
“Bence Tiyatro, küçükken annelerimizin ya da şanslıysak, onlarla yaşayabilmişsek, büyükannelerimizin elimize taktığı yün çilelerine benzer. Hani, “Tak bakayım şunu, sana bir kazak öreyim” derler. Uzatırsın iki elini geçiriverirler yün çilesini. Alırlar yünün ucunu başlarlar sarmaya top yapmaya. Siz açarsınız onlar sarar. Rengarenk yün çileleri top olur,  örmeye hazır hale gelir. Kazak olur, kaşkol olur, eldiven olur yaşamı ısıtır.
Evet Ali POYRAZOĞLU Ustanın da dediği gibi biz açarız çileyi, seyircilerimiz sararlar.
Sanatın ve sanatçının olduğu bir toplumda huzur ve güven duygusu da daha yükseklerde  olur.
Nejat Uygur Usta’nın sözüyle yazımıza son verelim. Şöyle demişti Usta; Hayat gelip geçiyor ağlamakla gülmekle, Zaten komiklik yapmışım ben böylesine bir dünyaya gelmekle:)  Sanatla kalın.

Tarih: 19 Kasım 2020 Perşembe    Hit: 6167




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol