25 Nisan 2024 Perşembe   

Mustafa SÖNMEZ / Araştırmacı / Yazar / İSAR

SUÇ VE CEZA...

 

TEMEL ile Dursun hayatlarında ilk kez hayat kadınlarının olduğu bir mekana giderler. Yanına yaklaşabildikleri ilk kadına para uzatırlar. Kendisine uzatılan parayı azımsayan kadın - Bununla ancak birbirinizi halledersiniz - diye onları tersler. İki kafadar oradan uzaklaştıktan bir süre sonra tekrar geri dönerler ve aynı kadına bu kez sorarlar. - Parayı kime vereceğuk?-
Ülkenin gündeminden düşmeyen ya da düştümü kalkmayan havaleli  ama o denli içi boş hikayelerin böldüğü, ayrıştırdığı, gerdiği tarafların günün birinde soracağı o soru bir fıkranın içinde durduğu gibi durmayacak ne yazık ki.
Her gün sıtma görmemiş sesleriyle kulaklarımızı çınlatıp makatlarımızda çatlaklara sebep olan siyasilerin ülkeyi getirdiği nokta;  ölümü gösterip sıtmaya hepimizi razı etmekten daha ilerisi değil. Bir araya gelip bira içmelerini beklemiyorum  ama güttükleri yolların bira mayasından bile daha az proteini olduğunu da eklemeliyim. Bu protein azlığı ya da eksikliğinin sonucu olarak kanserin tüm hücreleri  hepimize suçüstü yapıyor.
Suçlu biz miyiz peki?
Evet. Tek suçlu biziz.   
Sinir sistemlerimize tacizin,  tecavüzün her türlüsünü binbir çeşit fantezi ile yapan, sorunlarımıza çözüm olmak yerine onları bir yumak gibi yuvarlayıp büyüten, topluma hitap edilebilen her alanda atanmış tetikçileri ile göbek deliklerimizden aşağısını nişan  kağıdına, göğüs kafeslerimizden yukarısını  hedef tahtasına çevirenlere çanak tutuyoruz çünkü.
 Kat kat iç donu da giysek ilk sökükten sonra gerisinin geleceği kesinken bir de kafamızın maruz kaldığı “g kuvveti” ile oturacağımız yeri  şaşırıyoruz. Kel başlara şimşir tarak vaatleriyle bizlere kar dağından kar bağışlayan köse siyaset tüccarlarının makas darbelerine kafa uzatıyoruz. Kartondan kahramanlara kağıttan elbiseler biçip küçük bir esintiden bile yel almamalarını bekliyoruz.
Herkesin kendine ait bir motivasyonu olduğunu, zihninin farklı ritimlerde dans ettiğini unutuyoruz. Yöntemleri farklı olan herkesi mahkum ediyor ama bir türlü muhakeme edemiyoruz. Kulağa hoş gelen her şeyin doğru olduğunu sanıyor, hoşlanma duygusunun her ruhta başka karşılıklarla beden bulduğuna akıllarımızdan pay veremiyoruz.
Peki bu suç cezasız kalır mı?
Hayır. Elbette ki hayır.
Ezelden ebede edebiyatının romantikliğinde, başlangıç hesabının matematiğinde, mekanik bir tarih sanrısıyla birbirimizin hem de ortak değerlerine, kendi mahallelerimizin akşam pazarlarında sandık artığı fiyatlarında etiketler yapıştırmanın elbette bir sonucu olacak.
Borçlu doğup borçlu ölecek nesillerin ataları olarak anılmanın tasavvuru bile tek başına yeter.  Akılsızlıkta tasarrufa gitmek için kaybedecek vakit yok. Yoksa indirime koca bir tarih parçası girecek. O zaman vakte, karşılığı ödenmiş bir paha yeniden biçilecek. O zamanı kazanmak içinse yine vakit kaybedeceğiz.

Tarih: 13 Mart 2021 Cumartesi    Hit: 5684




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol