19 Eylül 2024 Perşembe   

Ali Rıza ŞEREN / İnşaat Mühendisi / Yapısal Reform /

SUÇ VE CEZA

 

İçinde bulunduğumuz dönemde yaşadığımız ve muhtemelen gelecek yıllarda da yaşayacağımız üzere dünya genelinde hemen her konuda dehşet verici bir kalitesizlik ve anlamsızlaştırma muhtemelen hepimizin dikkatini çekmektedir. Öncesinde çok derin muhtevası olan, hürmet edilen, belirli kurallar ve ritüeller dahilinde yapılabilen her şey artık herkes tarafından yapılabilmektedir. Ya da öyle zannedilmektedir. Aldığımız eğitimden dinlediğimiz şarkıya, izlediğimiz filmden giydiğimiz kıyafete kadar aklımıza gelen somut ya da soyut her şeyin gerçek değeri maalesef her geçen gün azalmaktadır. Peki bu anlamsızlaştırma hayatımıza nasıl etki ediyor?
Ehil olmayan aşçının yaptığı yemek lezzetsiz, yeteneksiz bir terzinin hazırladığı kıyafet ölçüsüz, işinin erbabı olmayan marangozun yaptığı mobilya uygunsuz olacaktır. Ancak bunların dışında doğrudan insan hayatına mal olan bazı meslekler de mevcuttur. Bu alanda ilk akla gelen sağlık çalışanları olsa da deprem kuşağında bulunan ülkemizde diğer bazı meslekler de can kayıplarına sebep olacak mesleklerin başında gelmektedir. Özellikle inşaat sektörü kapsamında olanlar.
İçerisinde bulunduğumuz yıl meydana gelen deprem felaketinde yapılarımızın içler acısı halini görmüş ve vermiş olduğumuz kayıplarla deprem gerçeğini yeniden tecrübe edinmiş daha doğrusu hatırlamış olduk. Her ne kadar bahsi geçen depremin büyüklüğü tahmin edilenden çok daha fazla olup bizlere “Asrın Felaketini” yaşatmış olsa da bu kayıpları kuralları çerçevesinde yapılmış binalarla asgari düzeye indirmek gayet mümkündür. Yapıları birer canlı varsayarak; nasıl ki bir hekim nezaretinde yapılan tedavi en doğru yöntem ise bir yapıyı da mühendis, mimar ve o işin ehli kişilerin nezaretinde kurallara uygun yapmak aynı şekilde en doğru yöntemdir. Üzülerek belirtmek isterim ki şimdiye kadar anlatmaya çalıştığım kalitesizleştirme, içini boşaltma ve herkesin her işi yapabileceğini savunan anlayış yüzünden 50.000 can kaybı, milyonlarca insanın evsiz kalması, milyarca dolar maddi hasar ve daha nice kayıplarımız oldu. Ve yine her felaketten sonra olduğu gibi ilk yaptığımız şey sorunu tespit etmek yerine bir suçlu aramak oldu. İyi ama bu acılara sebep olan suçlu kim olabilir?
Depremde binaların yıkılması hakkında insanlara suçlu kim diye soracak olursanız muhtemelen alacağınız cevaplar şöyle olacaktır; müteahhit, mühendis, belediye, yapı denetim firması, usta vs. Bu cevapların hepsi doğru olsa da ayrı ayrı düşünüldüğünde hiçbiri doğru olmayacaktır. Şöyle ki bir binanın yapılmaya karar verilmesinden kullanılabilir hale gelmesine kadar onlarca ve hatta iş hacmine bağlı yüzlerce kişi o binanın kaderini etkileyebilmektedir. “Düzgün projelendirme ve statik hesaplamalar ile uygun malzeme, kaliteli işçilik ve sıkı bir denetim” sözleriyle yapılması gerekenler basitçe özetlenebilir. Ancak bu konularda olması gerekenin fersah fersah gerisindeyiz. Ama akıllara tekrar aynı soru geliyor: Suçlu kim?
Aslına bakarsanız suçlu hepimiziz. Neden mi? Çünkü o suçlu ilan ettiğimiz müteahhit, mimar, mühendis, usta vs. aslında bizim kendimizden başkası değil de ondan. TÜİK verilerine göre 2022 yılında 1 milyon 850 bin kişi inşaat sektöründe istihdam edildi. 2 milyona yakın insanı suçlu ilan edebilir miyiz? Bu sorumluluğu özel bazı durumlar hariç ne birkaç müteahhide ne teknik elemanlara ne de belediyelere yükleyebiliriz. Bu sorumluluk bizatihi hepimize aittir.
Özetle biz kendimizi düzeltmedikçe ürettiğimiz eserler de düzelmeyecektir. Bir ürünü üretmeden önce o üretimi yapabilmek için gerekli donanıma sahip olmak bir artı olarak değil olmazsa olmazımız kabul edilmelidir. Çünkü üretim aşamasında yapacağımız iş bilmemezlikten kaynaklı her bir hata insanların alın terine ve hatta canlarına mal olmaktadır. Tüm bunlardan daha önemlisi ise işi bilenlerin görevlerini ihmallere ve boş vermişliklere mahal vermeden tam ve eksiksiz yapmasıdır. Suçlu kim? Cevap: Hepimiz.

Tarih: 23 Ağustos 2023 Çarşamba    Hit: 1213




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol