20 Nisan 2024 Cumartesi   

SOSYAL DARWİNİZM VE IRKÇILIK

 

MODERN dünya düşünceleri arasında oldukça önemli bir yere sahip olan Darwinizm düşüncesi, 1809-1882 yılları arasında yaşamış olan olan İngiliz biyolog Charles Darwin tarafından geliştirilmiştir. Bu düşüncenin gelişmesine müteakiben yaratılış ile ilgili olan düşüncelere ‘’evrim’’ ve ‘’adaptasyon’’ olarak bilinen iki yeni kavram eklenmiştir.
Darwinist düşünce içerisinde ki bu kavramlara göre, her canlı şimdiki haline ulaşana kadar pek çok evrimsel  süreçten  geçer ve bu evrimsel sürecin sonunda ise bulunduğu şartlara adaptasyon sağlamayı başarmış olan canlılar ayakta kalır ve yoluna devam eder.  Adaptasyon sağlamayı başaramamış canlılar ise yok olup giderler.  Darwinizm her ne kadar biyolojik alanı ilgilendiren bir düşünceymiş gibi görünse de bu düşüncenin  siyasal arenaya uyarlanmış ve Avrupa ırkçılığına ideolojik temel teşkil etmiş bir versiyonuda mevcuttur ve  bu versiyon “sosyal darwinizm” olarakta bilinir. Bu meselenin daha iyi anlaşılması için Prof. Dr. Muhammed Emin Ruhi tarafından kaleme alınmış olan “Amerika Birleşik Devletleri’nde Irk Ayrımcılığı” isimli kitabındaki şu pasajlara temas etmekte fayda vardır: Büyük balık küçük balığı yediği ve daha büyük balık  büyük balığıda yediği için doğada her sosyal problem kolayca çözülür. Şu halde bu anlayışa göre, “üstün ırk’’ (Avrupalılar), “aşağı ırk’’ı (Afrikalılar, Aborjinler, Kızılderililer) yok edebilirdi. Bu son derece doğal bir durumdu; Çünkü doğada merhamet diye bir şey yoktu; Doğaya hakim olan tek ilke yaşamda kalma savaşıydı. İşte bu doğrultuda  güçlü tarafından yapılacak her şey ama her şey doğru ve meşruydu (güçlü olan her zaman haklıdır anlayışı esastır).  Çünkü Darwin’e göre yaşam bir savaştır; Doğal ayıklanma vardır: Güçlü olanın ayakta kalabilmesi için zayıf olanı yok etmesi doğrudur. 
Evrim kuramına göre insanlar, bir ayıklanma sürecinin sonucu olarak ortaya çıkmış bulunmaktadırlar. İşte bu kuramı ortaya koyan başta Darwin olmak üzere ve daha sonra Darwin’in düşüncelerini daha da ayrıntılı bir şekilde topluma uyarlayan ve Sosyal Darwinistler olarak adlandırılan yazarlara göre, “Zencinin insanla maymun arasında bir yerde olduğu” ifade edilmektedir.  Diğer bir deyişle, insanın gelişme sürecinde “siyah ırkın”ın yapı olarak “beyaz ırktan’’ daha aşağı bir evreyi temsil ettiği savunulmaktadır.  Yapılanları meşrulaştırma çabasını daha iyi anlamak için mezkur kitaptaki şu pasajı da nakletmek gereklidir: İngiltere Başbakanı Winston Churchill’de 1930’lu yıllarda Batı’nın yeryüzü hükümranlığı hakkında şunları söylemektedir: “Ne Amerikalı Kızılderililere ne Avustralyalı Aborjinlere yanlış bir şey yapılmadı. Gücü olan gelir ve kendisine yer açar. Bu anlayışa göre, hiç kuşkusuz güçlü olan zayıfı yenecekti; Güçlü olan ise beyazdı... O, kendi çıkarları için her ne yapıyorsa doğal ve meşruydu’’.  Mezkur kitapta bahsi geçen hususları naklettikten sonra Sosyal Darwinizm düşüncesi hakkında kesinlikle söylemek isteyeceğim şey, bu düşüncenin oldukça günahkar bir geçmişe sahip olduğudur.
1450’lerde dönemin en önemli  Avrupa güçlerinde birisi olan Portekiz'in Afrika’nın muhtelif yerlerde koloniler kurması ile temelleri atılan 1492’de Amerika'nın keşfinden sonra çok büyük bir hız kazanan ve Avrupalılar tarafından yürütülen “sömürgecilik’’ hareketinin meşrulaştırılması adına bazı düşüncelerin yardımına başvurulmuştur. Sosyal Darwinizm denilen güçlü olanın ayakta kaldığı temeline kurulan bu düşünce ise meşrulaştırma adına en üst sıralarda yer almıştır. Her ne kadar resmi tarih anlatımında yer almasa bile bu düşünce Avrupalıların eylemlerini belirleyen en önemli faktörlerden birisi olmuştur.

Tarih: 15 Ocak 2021 Cuma    Hit: 4986




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol