İNSANLAR yalnız yaşayamaz, kalabalık ya da çoklu şekilde yaşar. İşbölümü arttıkça sayı da artar. İşbölümü arttıkça medeniyet uygarlık da artar. Bir kişi her işi iyi yapamaz ama sayı arttıkça her işi iyi yapan insanlar ortaya çıkar böylece hayat kolaylaşır ve güzelleşir. Hatta dilimizde vardır; bedevi ve medeni. Basitçe, az sayıda insanlarla yaşayana Bedevi, ilkel; şehirde,kalabalıkta yaşamaya ayak uydurana da Medeni uygar denir. Medeni basitçe şehirli demektir.
Çok sayıyla yaşamak, kalabalıkta yaşamak, şehirde yaşamak bir uzlaşı gerektirir. Uzlaşı kanun yasa gelenek görenek şeklinde ortaya çıkar. Ve o uzlaşı , o toplumun yaşam tarzı olarak görünür.
İnsanlar yuvalarında huzurludur çünkü orası güvenlidir. Ona aittir, orada özgürdür, yuvasının hakimidir. İnsanlar yaşam dünyasında yuvalarından çıkar çalışırlar uğraşırlar didinirler. Ama yuvadan çıkarçıkmaz artık yurttadırlar. Benzer yuvalardan oluşan büyük yuvada, işbölümü ile hepimizin sürdürdüğü yaşam dünyasına dalarlar. Yuva rahatlığında, kendi uzlaştığı doğrular yasalar ve geleneklerle.
Aynı dili konuşan, birbirini anlayan, benzer şekilde hayata bakan insanlarla olurlar. Orada garip değildir insanlar olanları anlar, kendilerini anlatır, istediklerini ifade ederler. Gurbet değildir orası, sıladır. Kendilerini rahat hissettikleri büyük yuvadır.
Ve insan bundan dolayı gerek duyar yurda. Bilir çünkü , o yalnızca orada rahat eder, orada adil davranırlar ona, yurdu paylaştıklarıyla eşit hakları vardır, güvenlidir orası, gereği kadar çabalar emek verirse emeğinin karşılığını alır orada, bilir orada hakları vardır, hakları olduğu için de görevleri vardır, hakları da en iyi orada karşılanır, vergi verirler emeklerinden, çabalarından. Afetlerde savaşlarda omuzomuza olurlar, acıları da paylaşırlar mutlulukları da.
Yurt vaadeder tüm bunları ve insan “Yurdum” der. Bu “Yuvam” demekle aynıdır. Hepimizin sorumlu olduğu yuvadır hatta bizim dilimiz yuvayı yurttan ayırmaz; sorarken yuvan yurdun neresi? diye sorar. Öğrencisini, yaşlısını, kimsesizini herhangi bir kuruma değil; yurda teslim eder yuva olan yurda.
İnsan sayısı, yurttaş sayısı arttıkça sistem, düzen gerekir. Düzen dengeye gelmiş ortamdır. Yurt olarak anlaşılan, üzerinde uzlaşılan yerin düzenidir, oranın adaletidir, sisteminin düzenidir. Adalet ve devlet Arapçadır, kelimenin kökü aynıdır. Devlet adaleti sağlayan yapının adıdır adaleti yaşatsın diye güç ona verilir. Bizim örneğimizde Türk devleti demekle Türk adaleti demek bir ve aynı şeydir.
Demokrasi bir uzlaşıdır. Devleti adaleti kim yönetsin, kim temsil etsin diye belirli aralıklarla halka sorma yöntemidir. Halka sorulan güne seçim günü, o gün yapılan işe de seçim denir. Seçim, geçmişe bakarak geleceği düşünerek ve de sezerek şimdi yapılan eylemdir. Seçim insana sorar, ya yada.. Çoklukla kolay değildir seçmek güle oynaya yapılan bir şey hiç değildir. Seçmek, sorumluluk devretmek ve yetki vermektir.
Ve ülkem yeni bir seçim arefesinde. Unutmamamız gerekir ki; tarihimiz geçmişimiz olarak artık kaderimizdır çünkü onu değiştiremeyiz. Gelecekte hiç şüphesiz şimdiki seçimlerimiz ve yapıp ettiklerimizin ürünü olacak. Evet, kararlar veriyoruz, kararları seçiyoruz . Kararlar seçimlerimiz, yapıp ettiklerimiz olarak geleceğinizi belirleyecek. Onların toplamı da yurdumun, milletimin yazgısı olacak. Unutmayalım, milletimizin yazgısı da, çocuklarımızın kaderi...