Kıymetli dostlar,
Ortadoğu, tarihi boyunca hem dini hem de siyasi nedenlerle çatışmaların eksik olmadığı bir coğrafya olmuştur. Ancak son dönemde İsrail, Lübnan, İran ve Filistin arasındaki artan gerilim, bölgeyi adeta bir ateş çemberine dönüştürdü. Özellikle 7 Ekim 2023’ten itibaren başlayan İsrail’in Gazze saldırıları, çok sayıda sivil kayba yol açarken, Lübnan ve İran gibi ülkelerin de bu çatışmaların içerisine çekilmesine neden oldu.
Lübnan, özellikle güneyi, Hizbullah’ın güçlü olduğu bir bölge olarak bilinmektedir. Hizbullah, İsrail’e karşı direnişin simgesi haline gelmiş, Lübnan içindeki ve dışındaki birçok Şii topluluğun desteğini almıştır. İsrail ve Hizbullah arasında yıllardır süren bu gerginlik, son günlerde şiddetli bir çatışmaya dönüştü. İsrail, Hizbullah militanlarının elinde bulunan çağrı cihazlarını ve telsizlerini patlattı. Ancak bu saldırılar yalnızca askeri unsurları hedef almakla kalmadı; aynı zamanda sivil kayıplara da neden oldu. Yüzlerce insanın yaralandığı, onlarca sivilin hayatını kaybettiği bu saldırılar, İsrail-Lübnan sınırında tansiyonu daha da yükseltti.
Bu gelişmelerin ardından İsrail, Lübnan’ın başkenti Beyrut’u ve güney bölgelerini günlerce bombalamaya başladı. Hala devam eden bu saldırılar, sivil altyapıya ve masum insanlara ciddi zararlar veriyor. Özellikle güney Lübnan’daki Şii nüfus, saldırılardan en çok etkilenen topluluklardan biri olarak öne çıkıyor. İsrail’in bu saldırıları, uluslararası arenada da büyük tepki toplamış durumda.Bu saldırılarda Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve Hizbullah’ın neredeyse bütün yönetim ve komuta kademesi öldürüldü.
Lübnan’daki gelişmelere paralel olarak İran da devreye girdi. İran, Ortadoğu’daki birçok direniş grubunu destekleyen bir ülke olarak bilinir ve özellikle Hizbullah ile güçlü bağları vardır. Bu bağlamda İran, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarına kayıtsız kalmadı ve Kudüs ile Tel Aviv’i füzelerle vurarak sert bir karşılık verdi. Bu füze saldırıları, İsrail’de büyük bir tedirginlik yarattı ve sivil kayıplara yol açtı. İran’ın bu hamlesi, bölgedeki tansiyonu daha da tırmandırırken, İsrail’in karşılık olarak ne yapacağı sorusunu gündeme getirdi.
İsrail hükümeti, İran’ın bu saldırısına kayıtsız kalmadı ve kabine acil olarak toplanarak İran’a askeri saldırı kararı aldı. Bu karar, yalnızca İsrail-İran ilişkilerini değil, tüm Ortadoğu’yu derinden sarsacak nitelikte. Zira iki ülke arasındaki savaş, bölgedeki diğer ülkeleri de kaçınılmaz bir şekilde çatışmaya sürükleyebilir.
Ortadoğu’daki çatışmaların merkezi haline gelen bir diğer yer ise Gazze’dir. 7 Ekim 2023’ten itibaren İsrail, Gazze Şeridi’ne yönelik yoğun bombardımanlara başladı. Bu saldırılarda, ne yazık ki çocuklar, kadınlar ve diğer siviller hedef alındı. Şu ana kadar 50 bine yakın insanın öldüğü rapor edilmiştir. Bu rakam, Gazze’deki insani krizin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Gazze, zaten yıllardır süren abluka altında zorlu bir yaşam mücadelesi veren bir bölgeydi. Sınırlı kaynaklar, tahrip edilmiş altyapı ve ekonomik zorluklar Gazze halkını oldukça zor bir duruma sokmuştu. Ancak son saldırılar, bu krizi adeta derinleştirerek bir felakete dönüştürdü. Uluslararası topluluk ise Gazze’deki bu durum karşısında yeterli adımları atmakta yetersiz kalmakla eleştiriliyor.
İsrail’in Lübnan, İran ve Gazze’ye yönelik saldırıları, Ortadoğu’daki istikrarsızlığı daha da derinleştirmiştir. Bölge, adeta bir barut fıçısı haline gelmiş durumda. Lübnan’daki Hizbullah, İran ve İsrail arasındaki gerilimlerin bir savaşa dönüşme potansiyeli oldukça yüksektir. Eğer İsrail ile İran arasındaki çatışma genişlerse, Mısır, Türkiye, Suriye ve diğer bölgesel güçler de bu çatışmalara çekilebilir. Bu durum, küresel enerji arzını, ticareti ve dünyanın birçok bölgesindeki güvenliği etkileyebilir.
Öte yandan, Gazze’de yaşanan insani krizin çözümü için uluslararası topluluğun daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiği açıktır. İsrail’in sivillere yönelik saldırıları, savaş suçları tartışmalarını gündeme getirirken, Filistin halkının yaşadığı zulüm dünya genelinde geniş çaplı tepkilere yol açmıştır. Ancak şu ana kadar büyük devletlerin bu krize çözüm bulmak için attığı adımlar sınırlı kalmış ve çatışmaların sona ermesine yönelik somut bir ilerleme sağlanamamıştır.
Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeler, bölgenin yeniden büyük bir savaşa sürüklenme riski taşıdığını göstermektedir. İsrail’in Lübnan ve Gazze’ye yönelik saldırıları, İran’ın misillemesi ve bölgedeki diğer aktörlerin bu çatışmalara dahil olma potansiyeli, küresel güvenliği tehdit eden bir durum ortaya çıkarmaktadır. Şu anda bir ateş çemberi içerisinde olan Ortadoğu’nun geleceği, büyük ölçüde bölgedeki liderlerin alacağı kararlara ve uluslararası toplumun bu krizi çözmek için ne kadar etkin adımlar atacağına bağlıdır. Barışın sağlanması zor görünüyor; ancak savaşın sonuçları herkes için yıkıcı olacaktır.
Bu ateş tüm bölgeyi, hatta dünyayı sarmadan İsrail’in acilen durdurulması en temel insani görevdir ve zorunluluktur.
NOT: Daha önce de yazdığım Ülkemizin bir bölümünüde kapsayan, siyonistlerin vadedilmiş toprakları ele geçirme projesini bu hafta, Cumhurbaşkanımızda dile getirdi. Çok uyanık ve birlik beraberlik içinde olmamız gereken bir dönem.
Kalın sağlıcakla