21 Nisan 2025 Pazartesi   

Naser ŞİMŞEK / İnşaat Mühendisi / Teknik Bakış

MART

 

Dünya Kadınlar Günü hikayesi, tarih 8 Mart 1857 senesini gösterdiğinde başlıyor. New York’ta bir dokuma fabrikasında 40.000 işçi çalışma şartlarının daha iyi hale gelmesi amacıyla grev kararı alıyorlar. Fakat şu an demokrasi ve insan hakları denince kendilerini gösteren ABD o dönemde devleti yönetenler güvenlik güçleri ile bu greve engel olmak için işçilere saldırdı. Ardından işçiler fabrikaya kilitlendi.
Tek istekleri, eşit işe eşit maaş ve iyi çalışma koşulları olan bu işçilerin grevi ise bir facia ile son buldu. Kadın  işçilerin kilitlendiği fabrikada bir yangın çıktı ve 129 kadın işçi bu yangın sonucunda can verdi. İşte bu ölümler yıllar sonra kadınların seslerini duyulmasının ilk kıvılcımı haline geldi.
Yaşanan bu katliam şeklindeki faciadan sonra 1910 yılında Kopenhag'da II. Enternasyonale bağlı sosyalist kadınların yaptığı Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda 17 farklı ülkeden katılan 100 kadın, Zetkin'in önerisini oy birliğiyle kabul etti. Bu konferansta 8 Mart, Amerika'da grev sırasında çıkan yangında ölen işçi kadınların anısına "2. Enternasyonel Kadın Mücadele Günü" olarak ilan edildi. İlk uluslararası etkinlikler 1911'de Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre'de düzenlendi.
Dünya Kadınlar Günü'nün 100. yıl dönümü 2011 yılında büyük organizasyonlarla kutlandı.
1977'de Birleşmiş Milletler'in Dünya Kadınlar Günü'nü kabul etmesiyle gün resmiyet kazandı. BM her yıl için özel bir tema belirlemeye başladı. Yaşadığımız bu zaman diliminde 8 Mart geldiğinde kadınlar ve kadınların bu gününü kutlayanlar günün hikayesini ne kadar biliyor.
En önemlisi de bu güne sebep olan ülke yaptığı katliamı unutturarak günün farklı şekilde kutlanmasını sağlayabiliyor.
Neden hiçbir platformda bu konu dile getirilmiyor.
18 Mart Çanakkale Zaferi; Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir. Çanakkale Boğazı'nı savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul'a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.. Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar. Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler.
24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yedi yüz elli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.
19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri kolay geçeceklerini zannettikleri boğazı Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında yine geçemedi.
Sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donanmayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.
Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı.
18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.
İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.
İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi. Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü.
İlerlemek isteyen gemiler bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarparak ilerlemeleri önlendi. Boğazda  bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar. Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı. İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.
İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar. Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.
Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. Tarihin en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı.
Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.
Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.
Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaş'ımızın kaynağı oldu. Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır. Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir.

Tarih: 19 Mart 2025 Çarşamba    Hit: 1384




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol