18 Nisan 2024 Perşembe   

Sadık KAHRAMAN / Gazeteci Yazar / Şehir ve İnsan

KUDÜS AĞLIYOR

 

"KUDÜS bir sınav kağıdı, her Mü'min kulun önünde" demiş Zarifoğlu. Tarih boyunca Müslümanların yönettiği dönemlerde nasıl huzur ve refaha kavuştuysa, son yüz yılda olduğu gibi bizden uzaklaştırıldığı her dönemde kan ve gözyaşıyla boyanan topraklara mesken oldu Kudüs. Orta Doğu'unun kadim şehri, 3 dinin de kutsalı Kudüs. Dünyanın en eski medeniyetlerinden bir medeniyet yeşerdi göğsünde. Ne zaman Allah yolunun düşmanları gelse anne feryatları, çocukların çığlıkları dinmedi göğsünden. Hazret-i Ömer'den, Selahaddin Eyyubi'den, Yavuz Sultan Selim Han'dan emanetti bize Kudüs...  Emanetimize sahip çıkamadık. 
İşte birkaç gün önce bir hançer daha yedik Kudüs'teki gövdemizden, İsrail'in başkenti olarak tanıdılar Filistin'in başkenti kadim şehri. Mescid-i Aksa'nın kalbi, İslam aleminin kanayan yarası: Kudüs. 
Şimdiye kadar bizi kendimize getirmeyen neydi bilinmez ama bugün Türkiye'nin dört bir yanında yüz binler sokaklara döküldü. 
Müslüman halklar tüm dünyada meydanlara çıktı, ellerinde tuttukları kağıtlarda yazanlarsa acıklıydı. 
Hele Mısır'da görünen bir manzara içini acıtmıştır eminim  gören herkesin; "Ey Kudüs özür dileriz. Bizi yöneten de siyonist." Necip Fazıl'ın dediği gibi "Baba katiliyle baban bir safta" denilecek günlerden geçerken, babayla oğulun birbirine ihanetini izlemeye alışmışken bu beraberlik güneş gibi doğdu bünyemizden. 
Onun için her şeye rağmen, Müslümanların bugün bir olup yapması gereken, Filistinlilerin sadece dindaşı değil soydaşı da olanların yapması gereken bu dayanışmayı diri tutmaktır. Bu beraberlik bambaşka çünkü. İnsan meydanlara bakınca Erdem Bayazıt'ın şu dizelerini aklına getirmeden edemiyor haliyle, "Müslüman yürekler bilirim daha; kızdı mı Cehennem kesilir; sevdi mi cennet" Öylesine mert, öylesine yürekli. 
Suudi Arabistan'ından, Mısır'ına, devletler seviyesinde de aynı kararlılık aynı cesareti görmek tek temennimiz. Kudüs sadece bizim, sadece o devletin bu devletin değil tüm İslam aleminin sancağıdır. Çünkü; "Yürü kardeşim, ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin" diye boşa söylememiş Nuri Pakdil. Kudüs bir mücadeledir; imtihanımızdır, davadır. Uğruna haykırmak da boyun, dava, yürek borcumuz. Karşımızda değişmeyen bir Haçlı ordusu var. Yürümeliyiz ki ayaklarımıza gelsin o Kudüs gücü. Yürümeliyiz, koşmalıyız, nefesimiz kesilene kadar koşmalıyız ki yüreklerimize doğsun Kudüs güneşi. Filistinlinin öz yurdunda garip öz vatanında parya oluşuna daha fazla tahammül etmemeliyiz ki, vicdan yastığında yatabilelim her gece. Mücadelemiz sadece dilde kalmamalı ki, yüzümüzde haklı bir tebessüm taşıyabilelim. Mecsid-i Aksa'nın boynunu bükemesinler diye, Mescid-i Aksa hep hür kalsın; ilk kıblemize sahip çıkalım diye; yürümeliyiz. Akif İnan'a kulak verip "Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde; götür Müslüman'a selam diyordu, dayanamıyorum bu ayrılığa; kucaklasın beni İslam diyordu." dizelerini yürekten hissedince de yürümüş olacağız işte. Gönül rahatlığıyla selam alabildiğimizde yürümüş olacağız. Durmayalım o halde, yürüyelim kardeşim; ayağımıza bir Kudüs gücü gelsin! Lakin içi boşaltılmış İslam alemindeki parçala yönet değişmiyor ki güç gelsin. Avrupa dilini değil, milli bir dili rehber edinenlere de selam olsun.

Tarih: 15 Aralık 2017 Cuma    Hit: 1791




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol