CHP
Bayrampaşa Kadın Kolları Başkanlığınca, “İstanbul sözleşmesi kırmızı çizgimizdir”
başlığıyla bir basın açıklaması yayınlandı.
CHP
Bayrampaşa Kadın Kolları Başkanı Arzu Doyran imzasıyla yapılan yazılı basın
açıklaması şöyle;
“Türkiye’de sosyal devlete ve adalete, ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaç
duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Bugün ülkemizin her bir köşesi işsizlik, yoksulluk,
adaletsizlik ve şiddet ile kaynarken, siyasi iktidar yangına benzin dökecek
kadar kontrolünü yitirmiş kararlar alıyor.
Bunun en akıl almaz örneğini de, İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadınlara
yönelik başlatılan sistematik saldırılarda görüyoruz. Cumhuriyetimizin ilan
edildiği tarihten bu yana, kadınlar olarak elde ettiğimiz tüm haklar bir
çırpıda elimizden alınmak isteniyor. Ülkemizde, kadınların hakları ne yazık ki
uzun yıllardır yalnızca kağıt üzerinde var. Biz kadınlar elde ettiğimiz
haklarımızı bugün hayatın her alanında yaşamak istiyoruz. Erkek egemen iktidar
ise hukuken kazanılmış haklarımızı gasp ettiği yetmiyormuş gibi, şimdi de bu
hakları tamamen ortadan kaldırmak istiyor.
2011 yılında imzalanan ve kadına yönelik şiddete karşı devletin atması gereken
adımları temel alan İstanbul Sözleşmesi, bugün uygulanıyor olsa birçok kız
kardeşimiz yaşıyor olacaktı. Birçok kadın evde ekonomik şiddet görmeyecekti; psikolojik
şiddete uğrayıp susmayacaktı ve hatta bu yüzden hayatına son vermeyecekti.
İstanbul Sözleşmesi’nin neden biz kadınlar için çok önemli olduğunu
kavrayabilmek için öncelikle bu sözleşmenin ne olup ne olmadığını bizi dinleyen
tüm kadınların ve erkeklerin çok iyi anlaması ve çevresindekilere anlatması
gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete
karşı devletin yapması gerekenleri içeren hukuki bir belgedir.
İstanbul
Sözleşmesi’nin 4 temel hedefi vardır.
Birincisi; kadına karşı şiddetin önlenmesi için devletin tedbirler alması
gerektiğine işaret etmektedir.
İkincisi; eğer kadına karşı şiddet hala devam ediyorsa, kadın-erkek eşitsizliği
sürüyorsa devletin kadınların hayatını korumak için etkin adımlar atmasını
istemektedir. Devlete “6284 sayılı kanunu uygula, kadınları aktif ve etkin
koru” demektedir.
Üçüncü adımda ise şiddet önlenemediyse, kadınlara zarar veren erkeklerin adil
yargılanması ve cezalandırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Devlete “Etkin
ceza sistemi uygula, adaleti sağla” demektedir.
Dördüncü ve son adımda ise Sözleşme devlete kadınların daha güçlü bireyler
olabilmesi, hayatın her alanında yer alabilmesi için çalışmalar yapması
gerektiğini işaret etmektedir.
Özetle; İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını
öngören ve kadına karşı sokakta ya da evde şiddetin önlenmesini amaçlayan
hukuki bir belgedir ve Türkiye Cumhuriyeti de altına imza attığı bu sözleşmenin
gereklerini yapmak zorundadır.
Birilerinin iddia ettiği gibi İstanbul Sözleşmesi yuva yıkmıyor. Sözleşme, bir
ailede şiddet gören kadın varsa erkeğin cezalandırılması gerektiğini söylüyor.
Hiçbir dine ya da kültüre aykırı kurallardan bahsetmiyor; çünkü tüm kadınların
şiddetten korunmasını amaçlıyor.
Sözleşme; kadınların beyanı nedeniyle erkekleri delilsiz olarak
cezalandırmıyor. Sözleşmeye göre kadının beyanıyla yalnızca kadın için acil
koruma tedbirleri alınması öngörülüyor.
Türkiye’de boşanmalar aile içi şiddet ya da anlaşmazlık nedeniyle
gerçekleşiyor; yine birilerinin iddia ettiği gibi İstanbul Sözleşmesi’nde
boşanma kavramının geçtiği ya da ima edildiği tek bir satır yok.
Sözleşme toplumu cinsiyetsizleştirmiyor; aksine hiç kimsenin cinsiyetinden
ötürü ikinci sınıf insan muamelesi görmemesini teminat altına alıyor.
Erkekler, İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsız değil; eşine, sevgilisine ya da hiç
tanımadığı bir kadına şiddet uygulayan, katleden, tacizci, tecavüzcü erkekler
rahatsız.
Kısacası; İstanbul Sözleşmesi, rengi, dili, dini, kılık kıyafeti, dünya görüşü
ne olursa olsun tüm kadınların şiddet görmemesi için var. Kadınların erkeklerle
aynı haklara sahip olabilmesi için var.
Avrupa’da dahi kadının sosyal ve siyasal hayatta yeri yokken; Türkiye
Cumhuriyeti’nin aydın kadınları devrim niteliğinde atılımlara imza atarak erkek
ile eşit şartlara kavuşmuş, hem siyasal hem soysal hem de ekonomik hayatta
haklarını almışlardı.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1 Aralık 1923 yılında
İzmir’de yaptığı bir konuşmada “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin
yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya
zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi
kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur” diyor.
Biz, bu sözün söylendiği tarihten 97 yıl sonra ülkemizde kadın erkek fırsat
eşitsizliğini tartışıyoruz; İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılarla
mücadele ediyoruz. Demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyen, Cumhuriyet
değerlerine savaş açan bu erkek egemen iktidara karşı mücadelemiz artarak devam
edecek ve kazanan mutlaka biz olacağız.
Kadın mücadelesi yalnızca kadınların da mücadelesi değil. İstanbul
Sözleşmesi’ni savunmak ve uygulanmasını talep etmek, kadınlar kadar
erkeklerinde içinde yer alması gereken bir adalet ve insan hakkı mücadelesidir.
İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü haklar, en temel insan haklarıdır ve insan
hakları asla tartışmaya açılamaz. Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları olarak,
ülkemizde tüm kadınlar haklarını tek tek öğrenip savunana kadar sokak sokak
gezeceğiz, anlatacağız, dertleşeceğiz. Haklarımızdan asla geri adım atmayacağız.
Kadınların ölmeyeceği, öldürülmeyeceği; hayatın her alanında daha fazla yer
alacağı bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz.
Bugün neredeyse her gün bir kadının öldürüldüğü, tacize, tecavüze ya da farklı
şiddet türlerine maruz kaldığı ülkemizde İstanbul Sözleşmesi, bizim kırmızı
çizgimizdir. Bu çizgiyi aşanı, Sözleşme’yi uygulamak yerine kaldırmak
isteyenlere oturdukları koltukları dar edeceğiz.
Cesaret biziz, azim biziz, emek biziz, mücadele biziz. Biz kadınlarız; biz her
iki kişiden biriyiz. Bu ülkenin onurlu ve mutlu yarınlarının yükseleceği eller,
bizim ellerimiz.
İstanbul Sözleşmesi kalacak!
Siz gideceksiniz!”