29 Mart 2024 Cuma   

Mustafa HATİPLER / Prof. Dr. / Rumeli Mektupları

FRANSA’YI TUTUN

 

SON günlerin dünya gündemini meşgul eden konu; sarı yeleklilerin Fransa’nın başkentinde başlattıkları eylemlerin büyük bir kaosa doğru evrilerek büyümesi ve ardından Belçika’ya sıçraması oldu. Sarı yelekliler hareketinin basit bir analizinde dahi, hareketin, organize bir hareket olduğu, uluslararası sermaye tarafından desteklendiği  göze çarpan hususların başında geliyor. Kullanılan argümanlar ve yöntemlere bakıldığında da bizdeki gezi olaylarıyla birebir örtüştüğü çok aşikar. Gezi parkında ileri sürülen ne varsa ve ne kullanılmışsa (şehir meydanını ele geçirme, sembolleştirme, kırmızı elbiseli kadın, piyano sanatçısı ikonu, seçilen renkler vb.) Fransa’da da onlar var ve yine onlar kullanılıyor. Kuvvetle muhtemel (bizde olduğu gibi) yerli işbirlikçiler de çok önceden hazırlanmıştır. Yine kuvvetle muhtemel orada da, meseleyi Gezi parkındaki 3-5 ağaç gibi algılayan ya da algılamış gibi yapan sonra da o zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a sözde usulet tavsiyesinde bulunan işadamı ve siyasiler var. 
Farklı olan, bizdeki acemilikle seslendirilen “mesele gezi değil, hala anlamadınız mı?” nidalarının henüz yapılmamış olması. Bu benzerlik, Fransa’dan çok bizi ilgilendiriyor. Çünkü hala Gezi olayını park ve ağaçtan ibaret gören, gösteren zevat hala sahnelerde yerini alıyor. 
Sarı yeleklilerin Fransa ve Belçika’daki eylemleri  organize şüphesiz. Dolayısıyla sarı yelekliler hareketinin gerçek anlamda toplumsal bir tabanı, misyonu ve karşılığı yok. Ya bir deneme sürümü olarak servis ediliyor ya da bir pazarlık unsuru olarak. Ya ileri sürenler istediklerini elde edince geri çekilecek ya da ileri sürenler istediklerini elde edemeyeceklerini anlayınca... Bugünkü duruma göre, Fransa’da, birinci şık daha mümkün gözüküyor. 
Peki Fransa’nın arka bahçesi, insanlık defteri ne kadar temiz? Eski insanlar “kan tutması” derler. Fransa’yı tutan kan; sadece Avrupa ordusu talebi mi? Elbette değil. Fransa’yı tutan kan;  başta Afrika insanı olmak üzere dünyanın mazlumlarının kanı ve gözyaşıdır. 
Fransa’yı tutan kanın başında, ülkemizin başına bela olan PKK-PYD terör örgütüne verdiği destek yer alıyor. Ardında, hala açlık ve yoksullukla kıvranan, Fildişi Sahili, Senegal ve Orta Afrika Cumhuriyeti’yle beraber 14 Afrika ülkesinde yaşayan insanların kanı, cesedi ve gözyaşı var. Bunu çok az aralayalım:
Bugün Fransa'yı tutan kan; yine başta  Orta Afrika, Cezayir, Fas, Tunus, Yeni Kaledonya, Madagaskar, Haiti, Komor, Senegal, Mali, Fil Dişi Sahili, Gabon, Kamerun, Gana, Gine, Benin, Ruanda, Laos gibi ülkeler olmak üzere bir çok ülkede gerçekleştirdiği soykırım, sömürü ve katliamın kanıdır. 
Mali'de halkın üzerine bombalar yağdıran da, Cezayir'de 1,5 milyon insanı öldüren de, Ruanda’da Belçika’yla birlikte Hutu ve Tutsileri birbirine kırdıran da, Benin’de yıllarca köle pazarı kurup insanları sömüren de Fransa’dır. 
Bütün bunların yanında, Burkina-Faso’da Mossileri katleden, 1839'da, Gabon topraklarını Portekizlilerden satın alarak buraya bir sömürge merkezi kurarak Atlas Okyanusu kıyısına bir köle ticareti merkezi kuran, Gine’de İslamı yasaklayıp tüm eğitim kurumlarını kapatan, Müslüman din ve  ilim adamlarını öldüren, sürgün eden, oralara Hıristiyan misyonerlerini yerleştiren yine Fransa’dır. 
Kamerun'u, Moritanya’yı, Senegal’i işgal eden de, Çad’da 400 Müslüman alimi şehid eden de, Orta Afrika'da, Anti Balaka örgütü eliyle  binlerce masum Müslüman'ı diri diri  yakan da Fransa’dır. 
Son söz; Fransa’yı geçmişte yaptıklarının kanı tutuyor vesselam. 

Tarih: 14 Aralık 2018 Cuma    Hit: 1728




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol