29 Mart 2024 Cuma   

Mustafa HATİPLER / Prof. Dr. / Rumeli Mektupları

DOKUNMAK, SAMİMİYET VE İHANET...

 

BİLİNDİĞİ üzere, kişisel iletişimde sözcüklerin önemi yüzde 7 ile sınırlıyken ses tonunun önemi yüzde 38,  beden dilinin önemi ise yüzde 55 oranındadır. Bu yüzde 55’lik oran, sözsüz iletişim kurmanın gücünü göstermektedir. Sözsüz iletişim kurmanın etkin olduğu alanın da adı dokunmayla iletişim (haptik)dir. Bu bakımdan dokunma son derece önemlidir. Dokunma yoluyla iletişimde dokunma; ilişki kurma açısından önem taşımaktadır. Dokunmayla yumruk ya da parmak temasından tokalaşmaya, omuz temasından sarılmaya kadar uzanan geniş bir alana sahiptir.
Genel bir tasnif yapmak gerekirse, sözsüz iletişimde dokunmanın nedenlerini tanışıklık, hoşlanma, saldırma ya da saldırıya hazırlanma ve güç ve statü ifadesi olarak sınıflandırmak mümkündür. Dokunma sadece karşımızdaki kişilerle yaşadığımız bir süreç değildir. Bazen,  kendi kendimize de olabilmektedir. Bir konuşmada heyecanlandığımızda kendi kendimize dokunarak kendimizi teskin olmaya çalışmamızı buna örnek olarak gösterebiliriz. Dokunmanın ağırlık noktası, dokunulan kişi/ler/de güven ve emniyet vermesidir. Sağlıkçıların hastalarına dokunmasıyla onlara güven duygusu vermesi ile annelerin bebeklerine sımsıkı sarılarak onlara tehlikelerden korunma duygusu vermesi gibi. Sözsüz iletişimde dokunmanın ne, kime, nasıl, nerede ve ne zaman nasıl yapılacağı da ayrı bir önem arz etmektedir Ancak bunu belirleyen süreç, kişiliktir. Bunu öğrenmenin okulu; sosyal yaşam, aile terbiyesi ve kişinin kendi karakter yapısıdır.
Sözsüz iletişimde dokunmanın türlü şekilleri olduğunu yazmıştık. Bunların içinde belki de en fazla öne çıkan arkadan sarılma ya da yandan bir eline partnerinin omzuna atarak sarılmadır. Yandan bir eline partnerinin omzuna atarak sarılmaya “kartal kanadı” sarılma da denilmektedir. Bu iki tip sarılma; sevgi ve dostluk bağlamında sarılan kişinin sorumluluk sahibi olduğunu ve sarıldıkları kişiyi korudukları ya da korumak istedikleri mesajına sahiptir. Bütün bunları iletişim ile ilgili bir ders vermek amacıyla yazmadığımızı ifadeye gerek yok. Bunları geçtiğimiz günlerde, Bingöl’de yaşanan olaylarla ilgili olarak, Bingöl’de bir siyasi parti liderinin ziyaretinde, kardeşi terör örgütü PKK tarafından parçalanmış bir şehid yakının, gelen partiyi ve liderini HDP ile dolayısıyla da PKK ile işbirliği yapmakla suçlayan haykırışı üzerine yaşananlara farklı bir bakış açısından ele almak için yazıyoruz. İzlediğimiz kadarıyla, bu şehid yakını, tepkisini haykırarak dile getirmiş. Haykırırken küfretmemiş, saygısız bir ifade kullanmamış. Bağırmak yerine daha sessiz söylemesi tercih edilebilirdi elbette ancak belli ki öyle bir ifade ortamı bulamayacak.  Bu şehid yakınının feryadını organize edecek bir güç yok. Olmaz da. Onu haykırmaya iten tek güç; kardeşini kaybetmiş olmanın, paramparça edilmiş kardeşinin cesedini dahi bulamamış olmanın verdiği yürek yangınıdır. Yani ortada, öyle “provakasyon” ile ifade edilecek bir durum yok. Hikâyenin bundan sonrası çok ilginç ve bir o kadar da acı. Şimdi onu yazalım: Şehid yakını tepkisini gösterdiğinde, aklı başlında emniyet mensupları onu oradan uzaklaştırıyor. Hatta partinin özel güvenlik ekibinden olan kişiler de emniyet mensuplarıyla birlikte yürüyor. Tam o anda, bir milletvekili, güvenlik mensuplarının yanından sıyrılıp, şehid yakınına kartal kanadı şeklinde sarılıyor. Bu dokunmayla şehid yakınına, dost olduğunu, onu korumak istediği mesajını veriyor, sorular soruyor, şehid yakını da samimi zannederek cevap veriyor. Şehid yakını aksini düşünse zaten kendini kurtarır ve cevap vermezdi. Bu hal üzre yürürlerken şehid yakınına kartal kanadı yapan milletvekili, şehid yakınına küfrederek kovuyor. Bu durumun adı, samimi davranıp ihanet etmek. Samimiyetle ihanet, Brutus karakteridir ve belki de ihanetin en acı vereni budur.

Tarih: 11 Kasım 2021 Perşembe    Hit: 1620




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol