29 Mart 2024 Cuma   

BOŞNAK GÖÇ HİKAYELERİ KİTAP OLUYOR

BOŞNAK GÖÇ HİKAYELERİ KİTAP OLUYOR
 

Balkanların ve Sancak bölgesinin dava adamı Refik Akova, yakın dostu Dr. Harun Crnovrşanin ile birlikte Türkiye ve dünyada yaşayan Boşnakların göç hikayeleri ve geçmişteki yaşantıları üzerine kitap yazmaya başladı. Akova ve Crnovrşanin, ilginç anıları ve ellerinde belgeleri olan hemşehrilerinin kendilerine başvurmalarını istedi.

• 19. yüzyılın son çeyreğinde, Osmanlı hâkimiyetinin son bulduğu coğrafyalarda şartlar Türkler ve Müslümanlar aleyhine değişmiştir. Değişen bu şartlardan en çok etkilenenler, şüphesiz Balkan coğrafyasında yaşayan Türkler ve Müslümanlar olmuştur. Ateş hattında kalan ülkelerden biri de Bosna-Hersek’tir.
Katledilmeye, malları yağmalanmaya başlanan Boşnaklar can ve mal güvenliklerini sağlamak için gözlerini tekrar Anadolu’ya çevirmiştir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Bosna’yı işgal ettikten sonra 1918 yılına kadar Bosna’dan Türkiye’ye beş büyük göç dalgası olmuştur. Bu beş büyük dalga haricinde de Boşnakların 1938 yılından 1992’ye kadar küçük kitleler halinde göçleri olmuştur.
İşte yerlerinden yurtlarından dünyanın çeşitli ülkelerine ve Türkiye’ye gelmek zorunda olan bu kişilerin ilginç hayat hikayeleri, büyüklerinden dinledikleri olaylar bir kitap haline getiriliyor.

16 BİN BELGELİK ARŞİV OLUŞTURDU
Balkanların ve Sancak bölgesinen dava adamlarından Refik Akova, yakın dostu Dr. Harun Crnovrşanin ile birlikte Türkiye ve dünyada yaşayan Boşnakların göç hikayeleri ve geçmişteki yaşantıları üzerine kitap yazmaya başladı. Geçmişte Bayrampaşa ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde meclis üyeliği yapan ve Türkiye’den Bosna Hersek’e giden devlet ve hükümet temsilcilerine mihmandarlık yapan Refik Akova, yakın dostu Dr. Harun Crnovrşanin ile birlikte kitap için araştırmalarını sürdürdüklerini ifade ederek, şimdiye kadar yüzlerce kişiyle görüştüğünü ve binlerce belge edindiğini belirterek, “Yaz mevsimine doğru çıkarmayı düşündüğümüz kitabımız çok önemli ve arşiv niteliğinde bir eser olacak. Kitabı Almanya’da yaşayan değerli dostum Dr. Harun Crnovrşanin ile birlikte hazırlıyoruz. Kendisi Bosna Hersek ve Almanya başta olmak üzere çeşitli ülkelerde yaşayan Boşnak göçmenlerle görüştü ve onların göç hikayelerini dinleyerek kaleme aldı. Bende yine Bosna Hersek başta olmak üzere Türkiye’ye göç eden insanlarla görüştüm, anılarını dinledim ve binlerce belge edindim. Bu belgeler arasında eleyerek yaklaşık 16 bin belgelik çok geniş bir arşiv oluşturduk. Amacımız Sancak ve diğer bölgelerden  göç etmek zorunda kalan bu insanların hikayelerini kitap haline getirmek bazıları birbirinden kopuk halde yaşayan çeşitli akrabalara bir araya getirmek” dedi.

AKOVA: İLGİNÇ ANI VE BELGELERİ OLAN KİŞİLER BİZE ULAŞSIN
Bayrampaşa’da Boşnak göçmenlerinin çok yoğun yaşadığı bölgelerin başında geldiğini belirten Refik Akova, “Ben kendi imkanlarımla İstanbul, İzmir, Bursa ve Sakarya’da bir çok Boşnak göçmeni ile görüştüm. Onların hikayelerini derledim. Ancak ulaşamadığım o kadar çok insan var ki. Onlara da ulaşarak hikayelerini derlemek, çok önemli ve arşiv niteliğinde olan bir eseri arkadaşım Dr. Harun Crnovrşanin ile birlikte insanlarımıza sunmak isterim. İnsanların bizlere ulaşmasını ve göç hikayelerini, orada bulunan ailelerini bizlere anlatmasını istiyorum. Arkadaşım Dr. Harun Crnovrşanin, Sancak bölgesinde doğan ve şu anda Almanya’da yaşamaktadır. Sık sık Türkiye’ye gelmektedir. Türkiye’de olan Boşnakları araştırıyor. Nereden göç ettiklerini, göç nedenlerini araştırıyor. Araştırmalarımız sırasında bir çok olaya şahit olduk. Ben de hem araştırmalara katılıyor hem de kitabın Türkçe çevirilerini hazırlıyorum.  Mesela İzmir’de 500 kişi ile görüştüm. Nasıl Türkiye’ye göç ettiklerini ve hikayelerini bize anlattılar. İstanbul’da da görüşmeler yapıyoruz. Savaştan kaçan, arazileri elinden alınan, göçe zorlanan aileler bunlar. Bazılarının anıları çok acı dolu. Mesela Bosna’dan bir belediye başkanı ve meclis üyesi öldürülme tehlikesiyle Türkiye’ye gelmiş. Adapazarı’na yerleşen bu kişilerden birinin mezarını bulduk. Taşlarını yeniledik. Elimde çok önemli belgeler var. Mesela bunlardan biri de 1951 yılında dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile eski Yugoslavya Dış İşleri Bakanının göç anlaşması var. 60 bin kişiyi Sancak’dan göç almaya imza atmışlar. O resmi belge bende var. Bayrampaşa Kocatepe’de çok geniş bir arşivimiz ve önemli evraklarımız var. Bana ulaşmak isteyenler refikakova@hotmail.com adresinden ya da 0532 265 18 66 numaralı telefonumdan ulaşabilirler.

CRNOVRŞANİN: TÜRKİYE’DEKİ AKRABALARIMLA BULUŞARAK YOLA ÇIKTIM
Kitabın yazarlarından Dr. Harun Crnovrşanin ise önce uzak kaldığı akrabalarını arayarak yola çıktığını daha sonra Bosna ve çevresinden göç etmek zorunda kalan ailelerin hayat hikayelerine ulaştığını ve tüm bunları bir kitapta toplamak istedğini açıkladı. Türkiye’deki Sancaklı göçmenlerle ilgili 5 yıl öncesinden yoğun bir şekilde araştırmaya başladığını belirten Dr. Crnovrşanin, “Sancaklı Boşnaklar’ın Türkiye’ye ilk büyük göç dalgası Birinci Dünya Savaşı’ndan evvel, bahar 1914 yılında başlamıştır.  Büyük göçün doruk noktası Tito’nun Yugoslavya’daki  kötü şöhretli Polis Bakanı Aleksandar Rankoviç’in döneminde olmuştur. Bugün Sancak bölgesinde yaşayıp da Türkiye’deki bir akrabası ve ailesi olmayan birine rastlayamayız. Onlar Türkiye’nin sathına yayılmış vaziyettedir. Batıdaki Edirne’den doğudaki Suriye’ye kadar, güneydeki İzmir’den kuzeydeki Erzurum’a kadar. Türkiye’deki yetkili organların tahminlerine göre, Türkiye’de eski Yugoslavya’nın topraklarından yaklaşık 5-6 milyon Müslüman (Boşnaklar ve Arnavutlar) nesiller yaşamaktadır. Araştırmalarımda tüm Sancaklı Boşnaklara odaklandım. Bir görüşün; Türkiye’de yaşayan Boşnaklar’ın sayısı Sancak Bölgesi’nde yaşayan Boşnaklar’ın  3 katı olduğunu düşündürmektedir” ifadelerini kullandı.

NİCA HALANIN HAYAT HİKAYESİYLE KİTAP SERÜVENİ BAŞLADI
İstanbul’da 1974 yılında babası Faik, annesi Muratka ve kardeşi Adem ile ilk kez otobüsle Novi Pazar’dan (Yeni Pazar) Türkiye’ye gelidğini belirten Dr. Crnovrşanin, “Beşyüzevler’de oturan akrabalarımızı ve Kırklareli’nde oturan rahmetli Altuna teyzemi ziyaret etmeye geldik. Aynı sene babam Bakırköy’de oturan yakın akrabası Nica’yı ziyaret etmek istedi. Nica hala kocası olan Abdurahman beyle daha evvel bir kaç defa Yeni Pazar’da bizleri ziyaret etmişti. Son ziyareti 1975 senesinde oldu. Evliliğinden 5  kız ve bir erkek çocuğu vardı. Yakın sülalemiz ne Yeni Pazar’da ne Türkiye’de yoktu. Tüm akrabalarımla ilişkileri ve irtibatı yakın tutmaya çalıştım. Özverili çaba ve ev sahipliğimi yapan  dostum Sayın Refik (Sijariç) Akova’nın sayesinde 2018 yılında Nica halamla buluşup, kavuştuk. O zaman halam bana akraba dereceliğimizi ayrıntılı anlattı. Meğer anneannesi Aişe hanım, baba tarafından Nazif dedemin öz kız kardeşiymiş. 2018 yılında kalabalık sayıdaki bizim göçmenlerle sohbet etmeyi ve onların kaderlerine derinden bakmayı başardım. Her göçmenin hikayesi kendine özgüdür. Onlardan her biri eziyetli göçmen hayatının roman yazılabilir hikayelerine sahiptir. Göçmenlerimizle sohbet ve izlenimlerimi 2019 yılında belgesel filmimde ‘İstanbul’daki Sancaklı göçmenlerle ilgili Anlatımlar’ da işlemiştim. Film 3 kısımdan oluşmaktadır ve orada ilk defa röportaj şeklinde İstanbul’dan göçmenlerimizin anlatımları film perdesine aktarılmıştır. Muhataplarından birisi de Halam Nica idi. O bize Yeni Pazar’da (Novi Pazar) geçirdiğimiz  unutulmaz çocukluğunu ve hafızasından çıkmayacak iki olay anlatılmıştır. İlki 1944 kasım ayındaki Yeni Pazar’ın müttefikler tarafından bombalanması, ikincisi ise Tito’nun Partizanlar tarafından 1945 yılının ocak ayındaki Hacet Meydanında Müslümanların katledilmesidir” şeklinde konuştu.

İŞTE HAZIRLANACAK OLAN KİTAPTAN BİR GÖÇ HİKAYESİ;
1944’te Yeni Pazar’ın bombalanmasını ve 1945’te Hacet’teki Önder Müslümanların katledilmesini çok iyi hatırlıyorum.
Nica (Muriç) Can (1935 doğumlu):  Ben Nicariya Muriç. Babam Nazif, annem Şefika’dan Yeni Pazar’da (Novi Pazar) 1935 yılında doğmuştum. Novi Pazar’ın  eski semtinde Yermişe’de büyüdüm. Novi Pazar’ı her bahsettiğimde kalbimde bir sıcaklık hissediyorum, çünkü bu şehir önceki hayatımın parçasıdır. Ben bu şehirde mektebe (okula) gittim. Evimiz Trebinyeska Cami’nin yanındaydı. Bosna, Trebinye’den Novi Pazar’a gelen göçmenler bu camiyi inşa ettiğinden caminin adı halkın arasında böyle anılmaktaydı. Ben ve kız kardeşim Ramiza sokağımızdaki  diğer çocuklara birlikte mektebe giderdik. Mektepteki imamımız, ünlü Mula Haydin Eyupoviç idi. Ermişler’in altından akan derede çocuklar yüzerdi. Derenin altında çayırlar ve bahçeler vardı. İlkbaharda meyve ağaçları açardı ve yeni açılmış olan çiçeklerden bahçeler bembeyaz olurdu. Onlarının üstünde Yeni Pazar’ın eski evlerinden kırmızı kiremitli çatıları görünürdü. Bahçelerin arkasında ünlü Bor Cami’nin taş minaresi ve yanında akan Raşka Nehri görünürdü. Annemle sık sık Lug ve Pariçe yolundan giderdim ve oradan soldan saparak dayımın yaşadığı Drum meydanına ulaşırdım. Dayım Nazif Crnovrşanin’i çok seviyordum. Dayımın 4 oğlu vardı. Faik, Salih-Salko, Zeynel ve Recep. Daha sonra Salih, Üsküp’e,  Zeynel ve Recep ise Türkiye’ye göç ettiler. Faik ailesiyle birlikte Novi Pazar’da oturmaya devam etti. Zeynel ve Recep ile daha sonralar da kocam Abdurahman’la İstanbula göç ettiğimde karşılaştım. Onlar Bayrampaşa’da o zamanki adı Sağmalcılar’da oturuyorlardı. Novi Pazar’da Svoybor mahallesine annemle her hafta teyze Nazife’mi ziyarete giderdim. O, Hacınumanoviç ile evliydi. Yeni Pazar’daki Ramazan ayları bambaşkaydı. Akşam, uzun oruçtan sonra bütün camilerdeki ezan seslerinin eşliğinde top sesi iftar vaktini belirtirdi. Novi Pazar nüfusu kalabalık değildi. Herkes birlikte tek yürek nefes alırdı.

7 Kasım 1944 yılında Yeni Pazar’ın Müttefikler tarafından bombalanması
Hala Nica’ya 1944 yılında Müttefik bombardımanını sorduğumda oturduğu yerinden fırladı ve heyecanla anlatmayı başladı. Sanki o bombardıman dün olmuştu.
Halam Nica olayı şöyle anlattı: “Kız kardeşim Ramize ile beraber Pariçe’de mektebe gidiyorduk. O sabah mektebe gitti. Ben gitmek istemedim. Sanki bombardıman olacağını biliyordum. Novi Pazar’da Salı günüydü ve şehir pazarı kuruluyordu. Babam Nazif Bey kışlanın yanında armut satmaya gitmişti. O gün komşumuz Beşir Ağa hızlı bir biçimde avlumuza girdi ve yakında bombardıman olacağını ve bu yeri terk etmemiz gerektiğini söyledi. Beşir Ağa kendi ailesini aldı, bizi de topladı. Raşka nehrinin karşı tarafına Lug bahçelerine geçtik. Bir süre sonra göklerde bir uğultu oluştu. Arkasından bombardıman başladı. Alman birliklerinin en çok bulunduğu askeri konvoyu Hacet meydanında bulunduğundan en çok orası bombalanmıştı. Bizim ev Yermişe Hacet meydanının hemen altında yer almaktaydı. Vişegradska Caddesini ve bugün parkın olduğu yerde bulunan kışla da bombalanmıştı. Bu yerlerin bombalanmasının ardından Drum’dan Alman ordusu Seniça istikametine çekiliyordu. İkinci bombardıman, ilkinden bir saat sonra başladı. Şehrin merkezinde bulunan Çukovac ağırlıklı olarak zarar gördü. Şehrin halkı ağırlıklı olarak ailelerle birlikte Lug bahçelerine sığınmıştı. Annemle birlikte bir meyve ağacının kalın gövdesinin arkasında saklanmıştık. Uçaklardan bir tanesi çok alçaktan uçarak makineli tüfeğiyle etrafı tarıyordu.  Annem Şefika’yı kolundan yaraladılar. Benim üstümdeki elbiseler paramparça olmuştu. O gün çok sayıda insan ölmüştü ve yaralanmıştı. Bizim yanımızda bir Koniçanin ailesi yatmaktaydı. İsmail Koniçanin o anda yaralandı. Mermi ayağından geçmişti, çok kan kaybediyordu. Kız kardeşi Muratka kendi şalvarından bir parça yırtarak kardeşinin ayağına pansuman etmeye ve kanı durdurmayı çalışıyordu. Onu hiçbir zaman unutmayacağım. İsmail ağır yaralandığı için sakatlık kaldı. Bombardımandan sonra babamızın akrabalarına, Slatine köyü Pazarişte’ye gittik. Gittiğimiz eve şehirden bir çok ailenin sığınması sebebiyle babam Nazif ile bir gece ahırda atlarla birlikte uyumak zorunda kaldık. O gecede tifoya yakalandım. Evimize geldiğimizde yüksek ateşe tutuldum ve hasta oldum.
28 Kasım 1944’de Novi Pazar hürriyete kavuştuğunda, şehrimize Bulgar birlikleri girdi. Babam daha sonra bana anlattı ki, Bulgar birlikleri Novi Pazar’da milletin terk ettiği evlerde yağma yapmışlar ve boş evleri talan etmişler.

1945 Ocak ayındaki Hacet Meydanı’nda en seçkin Müslümanlarının katledilmesi
Sert bir kış günüydü. 21 Ocak 1945’de gündüz aldığımız habere göre belediye başkanımız Akif Efendi (Hacıahmetoviç) ve Ahmed Efendi (Daca) katledileceğine dair millete duyuru yapılmıştı. Babam ve annem Partizanlar tarafından böyle bir katliamın yapılacağına inanmazlardı. Çünkü her ikisi de Çetnikler tarafından şehrin ve milletin kurtuluşunu sağlamak için önemli rol oynamışlardı. Ermişler’de kalabalık bir halk toplanmıştı. O gün de 9 yaşındaki bir kız olarak arkadaşlarımla halkın arasına karıştım. Ne olacağını görmek için hepimiz Hacet Meydanı’na gittik. Meydanın başında küçük mezarlığının olduğu yerde Novi Pazar halkı toplanmayı başladı. Kar dizlerimizin yüksekliğine kadardı. Halk korkulu gözlerle hapishane tarafına bakıyordu. Hapishane kapısından Novi Pazar’ın önderleri, Akif ve Ahmet gelecekti. Fesli ve orta yaşlı bir beyefendi sessizce yanımda ağlıyordu. Herkesin gözlerinde gözyaşları gördüm. Her tarafımızda silahlı ve sert bir yüz ifadesiyle Partizanlar duruyordu. Partizan askerleri iki tutsağı önümüze getirdiler ve zincirle telefon direklerine bağladılar. Akif ve Ahmet ağalar dimdik duruyorlar, şerefli bakışlarla millete bakıyorlar ve hiç sesleri çıkmıyordu. Herkeste bir suskunluk vardı ve birden emir geldi. 10’ar kişilik asker grubu öne çıktı ve silahlarını onlara doğrultup, oracıkta onları katlettiler. Katlettikten sonra bize dağılma emiri verdiler. Hacet Meydanı’nda İngiliz uçak saldırısından kalan büyük çukurlar vardı. Babam daha sonra anlattı. Partizanlar’ın her akşam bizim önderlerimizi ve Müslümanları mahkemeye sevk etmeden katliam yapıyorlardı. Yine babamın anlattığına göre, bu katliamlarda tek bir kişinin Partizanlar’ın elinden kurtulup kaçtığı olmuştu. Bu kişinin adı Maliç Bişevac’tı ve askerlerinin elinden tüfeği kaparak kurtuluşu ve kaçışını sağlanmıştı.
Bu ifade ile Nica Hala savaş olayları hakkında kendi hatırladığı konuları bitirmişti. Savaştan sonra Nica hala 17 yaşında Üsküplü taliplisi Abdurrahman Musiç Efendi (1925-1981) ile evlenmişti. Nica halam Yugoslavya’dan 1965 senesinde kocası ve çocuklarıyla birlikte Üsküp’ten Türkiye’ye göç etmiştir. Kocası İstanbul’da Bakırköy merkezinde bir lokanta açmıştı ve ardından lokantaya yakın bir yerde daire sahibi olmuştu. Halamın Abdurahman eniştem ile evliliğinden 5 kız ve bir erkek evlat sahibi olmuştur. Onların isimleri: Zuhra, Zumreta, Vahida, Şefika, Filiz ve Ramiz’dir. Maalesef Abdurahman Efendi 56 yaşındayken hakkın rahmetine kavuşmuştur. Bütün çocukları evlenmiş ve mütevazi bir hayata kavuşmuşlardır. Hala Nica neşeli ve sevimli birisidir. Novi Pazar’da yaşamış olduğu çocukluğunu ve gençliğini çok iyi hatırladığını anlatmaktadır.Hala Nica’nın tek kız kardeşi Ramize Hanım, İzmir’de yaşamaktadır.


Özel Haber: Cemil Sağlam

Tarih: 23 Şubat 2021 Salı    Hit: 5023

Fotoğraflar
  • #
  • #
  • #
Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol