23 Nisan 2024 Salı   

Mustafa HATİPLER / Prof. Dr. / Rumeli Mektupları

BEYNE’L-HAVF VE’R-RECÂ

 

KELİME olarak anlamı korku, irkilmek olan “Havf” kavramı, esas itibariyle Allah’tan korkmak, Allah’ın ceza ve azabına muhatap olmamak için O’na itaat etmek demektir. İnanan (mü’min)lar için; havf, hem bir imtihan hem de bir kurtuluş vesilesidir. “Recâ” kavramı da ümit etmek, ümitle severek özlemle beklemek anlamına gelmektedir. Esas olarak recâ kavramı, Allah’ın rahmetinden ümit kesmemektir. Bu kısa kavram açıklamalarından sonra esas meseleye geçelim. Dünya hayatının faniliği, ahiret yurdunun ise bakiliği herkesçe malumdur. İşte fani olan bu dünya hayatında İnanan (Mü’min)ların duracağı makam; “Beyne’l-Havf ve’r-Recâ” (korku ve ümit arasında olmak) makamıdır. Yani Allah’tan korkmak (havf) ve Allah’ın rahmetini ümid etmek (recâ)… Fahr-i Kainat’ın Nevevi  (Riyazü’s-Salihîn Tercümesi, I, 479)’de yazılı bir Hadis-i Şerif’te: “Kul sıhhat halinde korkulu ve ümitli bulunmalı, havf ve recâsı birbirine eşit olmalı; hastalığı halinde de recâ (ümit) yönü kuvvetli olmalıdır” şeklindeki tavsiyesi bundandır.
Bu makamda; Allah’ın hem Gaffar hem de Kahhar olduğunu unutmadan durmak gerekir. Ancak bu makamda durmak çok da kolay değildir. Bu makamda durmanın olmazsa olmazı, kişinin, öncesinde ve sonrasında “Emr- i bilma’ruf ve nehy-i anil münker”  ile donanmış olan takva libasının kuşanmış olmasıdır. Takva aynı zamanda Kadir-i Mutlak olan Allah’tan korkmak ve yalnız ona itaat etmek ve yalnız ona kulluk etmektir. Kul; takva libasını kuşanınca, kendisine önce reca’ kapısı açılır, devamında ise havf kapısı açılır ve böylece beyne’l-havf ve’r-recâ makamına geçilmiş olur. Bu makam; havf vasıtasıyla isyanın, recâ vasıtasıyla da küfrün önündeki perdedir. “Havf ve recâ imanın iki direğidir, bunlara sarılan dalalete düşmez”  (Yahya b. Muaz, K.S.).
Tarihin en zorlu bir sürecini yaşıyoruz. 2020’nin başından bu yana bütün dünyanın başında Covid-19 adıyla bilinen bir musibet bulunmakta ve çok canlar yanmaktadır. Virüsle, salgınla ilgili her türlü senaryo ve komplo teorilerinin yanında, virüsün hızlı bulaştığı ve ölümcül olduğu gerçeği duruyor. Bir diğer gerçek ise; virüs ile ekonominin paradoksal bir durum arz ettiğidir. Bu paradoksun bir yanında evde kalıp, sokağa çıkmadan izolasyon uygulaması dururken diğer yanında ekonomik çöküntü ve yoksulluk duruyor. Türkiye bu süreci, sağlıktan ekonomi ve sosyal politikaya kadar uzanan çizgide, büyük bir başarı hikâyesi yazarak yaşıyor.
2020’nin bu son yazısında, beyne’l-havf ve’r-recâ makamında olmanız tavsiyesiyle sözü şiirle noktalıyorum:
"Bir gün gelecek biliyorum
Ben ölsem de bir gün gelecek görüyorum
Kıbleden esen rüzgârın taşıdığı müjdeyi görüyorum
O gün görecek zorbalar, her insanın kuşlar kadar hür olduğunu anlayacaklar
Irkların renklerin farksızlığını
O gün donacak zaman, Hira’nın önündeki örümceğin ağında
Umutlarla kucaklaşan sevgi yağacak yağmur damlalarıyla
O gün gece zulmü alıp uzaklaşmış olacak aydınlanan yeryüzünden
Anneler yalnız merhametten ağlayacak o gün
O gün çocuklar uçurtmalarını gökyüzünün en yükseğine yükseltecekler
Görüyorum, o gün gelecek
Biliyorum."

Tarih: 12 Aralık 2020 Cumartesi    Hit: 8148




Henüz yourm yapılmadı, ilk yorum yapan sen ol