BİR gerçeği kabul edelim, bu ülkede futbol yavaş oynanıyor. Yavaş oynandığı için de seyir zevki açısından Avrupa’nın çok gerisindeyiz. Bunu kabul edelim. İspanya, İtalya, Almanya, Fransa, Rusya gibi ülkelerde oynanan futbol ile Süper Lig arasında gerçek kalite farkı var. Bunun en bariz örneği Avrupa kupalarında oynanan maçlar. Biz daha çok konsantrasyonla Avrupalılar ise sistemle maçlara çıkıyor. Maçın sonucu ne olursa olsun Avrupalı sistemiyle maçı tamamlıyor, Türkiye’de ise Allah ne verdiyse hücum yapılıyor. Başlarında yabancı hoca olan takımlar bile Türkler gibi düşünüyor. Bir yerden sonra onlar da kontrolü kaybediyor.
Geçmiş yılların aksine, futbolumuzda hem oyun zevki hem de bütün oyun kurgusu bakımından ileri değil geriye gidiş var. Bunun nedeni sadece saha dışında yaşanan malum gelişmeler olamaz. Futbolumuzun ciddi bir altyapı sistem yenilenmesine gitmesi lazım. Bunu başarmak için de federasyonun büyük bütçeler ayırması elzem görünüyor. Futbolu sevk ve idare edenler Avrupa’ya bakmıyor mu merak ediyorum. Yani Avrupalılar sporu okul öncesi çağdan başlatıyor. Bizde varsa yoksa şampiyon olmak. Bunu kabul etmemiz zor. Böyle futbol idaresi olmaz. Spor Bakanlığı da bu konuya el atmalı. Altyapı ve amatör sporlar çökerse üst yapı diye bir şey kalmaz.
Şenol Hoca Kazandı!
Bu büyük galibiyetin fitili daha geçen hafta ateşlendi. Eskişehir maçından sonra bütün futbol takımını yerin dibine sokanlar, 4-0’ın nasıl geldiğini açıklamalılar. Sürekli eleştirilen, benim de çok eleştirdiğim Serkan, Emerson, kanatları iyi kullanınca, farklı galibiyet geldi.
Olcan, Adrian, Colman’ın dışında sihirli dokunuş Zokora’dan geldi. Geçen hafta Zokora olsa Eskişehir galip gelebilir ama asla 3 gol atamazdı. Bu hafta ne oldu? Ankara ekibi, ne ortadan ne de kanatlardan 3 top yapamadı. Emerson, en iyi oyununu oynadı. Adrian, ikinci goldeki asisti dışında, çalışkandı. Halil için söyleyecek çok söz var. Trabzonspor’a faydası ne diyenlere en iyi cevabı golüyle vermiştir. Yalnız, bu kadar eleştiriyi hak etmiyor. Geçen hafta yuhalandı bu hafta alkışlandı. Halil ne yerin dibine sokulmak ne de omuzlarda olmak ister. O Avrupa kariyeri en üst düzeyde biri ve olması gereken yerde olmak ister.
Maçın en güzel anı, Olcan’ın attığı gol. İnce hesap edilmiş, hesap tutsa kaleci bile çıkaramaz denilen bir yere gitti. Yasin’in golünde ise yüzde yüz kaleci hatası demek lazım. Gençlerbirliği’ni bu sezon oyundan düştüğü ender oyunlardan biri oldu. Hatta 5-6’ya bile gidebilirdi maç.
Maçın en kötü anı, Müftüoğlu’nun gösterdiği kırmızı karttı. Dünyanın her yerinde sarı kart ya da kartsız geçiştirebilecek pozisyona nasıl kırmızı kart verdi, anlamak mümkün değil. Kötü niyetli değildi ama bence çok kolay pozisyonu süzemedi.
Kırmızı kart oyunun seyrini değiştirdi mi? Hem evet hem hayır. Evet, çünkü takımı ileriyle taşıyan iyi bir oyuncuyu dışarı attı. Hayır, Trabzonspor zaten oyuna iyi başlamış, o dakikaya kadar pozisyon bile vermemişti. Kongre arefesinde, eleştirileri bir nebze olsun dindiren bir galibiyet oldu. Trabzonspor ilk kez bu kadar gol attı ve pozisyon vermeden maçı tamamladı.
Bu maçtan çıkacak en büyük ders, hala daha ideal kadroyu bulamayan Trabzonspor. İdeal kadroya yaklaşamazlarsa eski sıkıntılar nükseder. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 2 puan kaybettiği haftada 7 puan kazandılar. Şenol hoca ilk kez haklı çıktı. Takımı geriye çekmemesi, Colman Alanzinho değişikliği ona yakışan hamlelerdi.