Paris Olimpiyatları açılış töreninde dünyaya meydan okurcasına sergilenen kurgulanmış rezilliklerinin yanında interseks olduğu iddia edilen Cezayirli boksör Imane Khelif’in tüm rakiplerini yorulmadan yenerek şampiyon olmasıyla hatırlanacak. Bir de gidip gören dostlarımızdan nakille her yerin pisin-pasağın işgali altında kalmasıyla.
Imane Khelif 2023 Dünya Şampiyonası finallerinden hemen önce bir şikayetle testosteron seviyesi yüksek çıktığı için diskalifiye edimiş olmasına rağmen olimpiyat komitesi tarafından oyunlara katılmasına izin verilmiş bir sporcu. Gerekçesi de anlaşılır. Bilimsel ya da hukuki olarak aksi bir verinin ortaya konmuyor oluşu. Olimpiyatlara trans ya da interseks sporcuların “kadın” grubunda katılmasına ilişkin de bir düzenleme var. Testosteron seviyelerinin kabul edilebilir sınırını belirliyor. Bu olimpiyatlarda 5 nmol/L denen bir düzey. Her federasyon ise kendi branşılarına göre başka bir seviye belirleyebiliyor.
Derdim Imane Khelif’in interseks ya da trans olup olmadığı değil. Cezayir’de de bu tercihlerle yaşamak zor. Ama olma ihtimalinin, bırakın erkek ya da kadın olmayı hormon sayısının dahi sonuçları nasıl değiştirebilir olduğu. Hayatı, gidişatı, Derdim o çok itiraz edip 8 yıl sonra ipta ettirebildiğimiz meşhur İstanbul Sözleşmesi’ne gelmek. Hani şu ilk imzalayan ve meclisinde ilk kabul eden ülke olduğumuz için gazlı gazlı övündüğümüz sözleşme. Türk toplumunun içine bir “compost” gibi konan metin. Erotik deyişle ‘çerçeve anlaşması’. Neyin çerçevesi? 6284 Sayıl Yasanın.
Her yaptığı işle toplumu çeşili parçalara bölen, aldığı hiçbir kararda çoğunluğun desteğini almayı beceremeyen so yıllarda ise bunu artık hiç önemsemeyen Erdoğan’ın zulüm iktidarının gerine gerine övüne övüne savunup daha sonra geri vites dişlisini kırdığı onlarca girişiminden biri. Sanki bu ülkede kadına ya da fark etmez insana karşı işlenmiş suçlara dair hiçbir düzenleme yokmuş gibi Binlerce siyasi, entelektüel, aydın, münevver vs tarafından savunulan fakat bu toplumun dokusunu likitleştirmek için dibine yerleştirilen bubi tuzağının tetik mekanizması. Erdoğan başkanlık sistemini de ‘koalisyonlara son verecek’ düzenleme olarak satmamış mıydı? Şimdi yolda gelin görse-görümceni de getir-diyecek şekilde kişiye muhtaç. O da nicel olarak. Sinyalciymiş, değnekçiymiş fark etmez.
Evet İstanbul Sözleşmesi’ne karşıydım ve bana karşı olanlara da derdimi anlatıyordum. Usülü esası herşeyi kabul ediyordum da bir maddeden çıkardığım anlamın o metinden çıkarılabilecek bir anlam olmadığını duydukça sigaram bile paketten çıkıp kendi kendini yakıp–çek bi nefes-deyip dile geliyordu.
-Gelir ulan!... Bir metni okuyan biri bir anlam çıkarıyorsa o zuhur eder. İster sıklemen çiçeği olsun ister kardelen çiçeği olsun açar. Benim veya senin iyi niyetli olman yetmez ya bizden sonrakiler ne olacak? Amaç zuhur edip kemikleşince kim yalayacak? diyordum. Sonra izmarit toplamaya başlıyordum. Neyse ki majesteleri neden imzaladığını bilmediğinden emin olduğum sözleşmeden–mahalleli istemiyor.- diyerek bizi çıkardı da tartışmalara geçici olarak ara verdik.
Sözleşmenin 3/c maddesinin metni tam olarak şöyle;
“toplumsal cinsiyet” toplum tarafından kadın ve erkeğe yüklenen ve sosyal olarak kurgulanan roller, davranışlar ve eylemler anlamına gelir.”
Benim çıkardığım anlam; Kadın veya erkek olsun, cinsiyeti yaratılıştan bağımsız olarak kişinin içine doğduğu toplumun vereceği kararlar belirler. Hep erkek çocuğu olan bir aile son çocuklarını “kız gibi”, ya da hep kız çocuğu olan bir aile son çocuklarını “erkek gibi” yetiştirebilir. İlk çocukları için de yapabilirler bunu. Tek çocuk isterler ve cinsiyetini tercih etmedikleri çocuklarını kendi tercihlerine göre yetiştirebilirler. Neticede arkalarında kapı gibi duran bir çerçeve anlaşması var ve yerel hukuk kaynaklarından öncelikli olarak kabul etmek zorunda olduğumuz bir sözleşme. Şeytanın avukatlığı gibi gelmesin kimseye. Şeytan ayrıntıda gizli. Düşünün…Bu işe kafa yormak için yakın gelecekte lazım olacak…
Imane Khelif kadındır transdır önemli değil. Sadece hormonlarındaki seviye farklılığı bile ringlerde sonuçları ne derece etkiliyor gördük. Toplumsal zihnimiz tecavüz mağduruyken bırakın toplumsal hormonlarımız bize has kalsın. Birinin bir metinden kast edilmeyen bir anlam çıkarması iddiası kast edilenin kast edence gizlenmesi için ileri sürülmüşse!...
Hikaye uzun. Herkes eşeğinin kulağına “karpuz kabuğu” diye diye fısıldasın birgün anımsamak zorunda kaldığınızda eşeğiniz size anıra anıra hatırlatır. Herşeyin fani olduğu dünyada eşekler baki kalsın. Eşeklik değil.